Bölücü ve Gericiler Meydanı Boş Bulsun, Ülke Bölünsün Millet Dağılsın Diye 23 Yıl Önce Bu Gün Öldürüldü MUMCU!
Bu planlı cinayetle ilgili olarak palavra çok, ama gerçek hep saklandı.
Aslında gerçek apaçık ortadadır. Bakın etrafınıza, siz de görürsünüz, elbette isterseniz. Mumcu kitaplarında, özellikle “PKK’nin kimler tarafından ve ne amaçla kurdurulduğunu” anlatır. Hatta son televizyon konuşmasında bu konuda yeni bir hazırlık içinde olduğunu belirtir. Ardından karlı bir kış günü, 24 Ocak sabahı Ankara Uğur MUMCU’nun katliyle sarsılır. O, artık o andan itibaren vatan savunmasında canını vermiş bir şehittir.
Bu gün de tüm ülke sarsılmaktadır.
Daha 2 gün önce İSRAİL Adalet Bakanı hanım, İran ile Türkiye arasında bağımsız bir KÜRDİSTAN’ın kurulmasının zamanının geldiğini bütün dünyaya duyurur. Düşmandan al haberi!
Biz duymayız nedense! Ya da anlamazlıktan geliriz.
PKK liderlerinden Bese Hozat, İsrail Adalet Bakanı hanımla aynı günde PKK’nın yayın organı Med Nuçe’ye verdiği demeçte bir başka açıklama yapar ve der ki: “CHP’nin ulusalcı kesimden kurtulması gerekmektedir.”
Bu iki demeç arasındaki bağı görmemek ancak okul çağı öncesi çocuklara mahsustur.
ABD PKK’yı “kara gücü” ataması sonrasında Güneydoğuda DTK’nın ÖZERKLİK İLANI ile birlikte yarattığı kentsel savaş ortamında, 1128 akademisyen tarafından kimim önerdiği, kimin yazdığı ve kimin açıkladığı bile belli olmayan ve ABD Büyükelçisi BASS ve ülkemizi denetlemek (!) üzere geçen GÜNLERDE GELEN abd bAŞKLAN YARDIMCISI JOE BIDEN tarafından da desteklenen bildiri ile TSK’nin bölgede yaratmak istediği durum tersine çevrilir.
İmzalanan bildiriye göre olayın aslı, PKK huzur yaratmak isterken TSK bölgeye gelmiş ve sivil insanları bebek falan demeden bombalamıştır.
Kim inanır?
Ne yazık ki Uğur MUMCU’nun da göz bebeği gibi Ata mirası olarak gördüğü CHPnin tepesine, şimdiye kadar kapısının önünden geçmediği halde hasbelkader gelmiş bazı kişiler!
Uğur bu gün yaşasaydı;
CHP'den seçilen bir bayan vekilin -adı Genel Başkan'da saklı- ATATÜRK'ün Kurtuluş Savaşını yürütmek ve CUMHURİYET'i inşa etmek için kurduğu TBMM'ndeki odasından Atatürk'ün resmini kaldırıp çöp sepetinin yanına koyduğunu öğrenen "Atatürkçü" olduğunu haykırarak dünya aleme ilan eden MUMCU, esas 23 yıl önce değil de bu gün öldürülmüş olmaz mıydı?
Ve bu vekilin bu vahim olaya rağmen PM ve MYK'ye seçildiğini duymuş olsaydı?
CHP 35. Kurultay’da maalesef oybirliği ile AB Yerel Özerklik Şartındaki
Çekincelerin kaldırılmasını KURULTAY SONUÇ BİLDİRGESİne koyar.
İsrail Adalet Bakanı hanımın söylediği büyük KÜRDİSTAN’ın yolu, kral yoluna, Bese HOZAT’ın da talebi ya da üstü örtülü emri ve desteğiyle “CHP’nin ulusalcı kesimden kurtulması” sonucunda gül bahçesine döner.
Neden ve sonuç arasındaki gelişmeleri siz düşünün artık!
Uğur MUMCU, ülkeye şekil vermeye gelen, sömürge valisi gibi karşılanan, maalesef CHP vekillerinin de karşısında hazır ola geçtiği, pek çoğu kişinin öve öve göklere çıkardığı ABD Başkan Yardımcısı’nın karşısında asla böyle tutum almazdı. Boyun eğmezdi, iktidar olmak için destek beklemez, aksine yakasına yapışır “Ne hakla, ne yüzle parçalamak, bölmek istediğin bir ülkeye böyle gelirsin?” diye hesap da sorardı. Geçmişte yaptığı gibi!
İşte bu koşullarda anıyoruz sevgili yüreği kalpaklı Uğur MUMCU’yu!
Sizce UĞUR MUMCU, bu günleri görse idi ne yazardı?
Siz ne dersiniz?
20 Yıl Önceki Bir Yazımı Sunuyorum:
UĞUR MUMCU'YU ANARKEN "BAĞIMSIZLIK!"
Uğur Mumcu'nun neden öldürtüldüğünü ya da ortadan kaldırıldığını artık daha iyi anlıyorum.
Uğur Mumcu bir barikattı.
O, bir bağımsızlık savaşçısı, kalpaksız kuvvayı milliyeci idi.
O, Türkiye Basını'nın yıkık dökük kulelerinde inatla dalgalanmayı sürdüren alevden bir bağımsızlık ve özgürlük bayrağıydı.
Düşüncelerini söylemekten korkmayan bir öncü kalemdi.
O, kişisel çıkarlarını hiç bir zaman "bağımsız ve demokratik Türkiye" özleminin önüne çıkarmayan, "mütareke basını"nın bataklığında patlamış sıra dışı bir "bağımsızlık gülü" idi.
Bugün şöyle bir bakıyorum da "usta" (!) kalemlerin çoğu Uğur Mumcu'nun uğruna yaşamını ortaya koyup mücadele ettiği ve öldüğü bağımsızlık ilkesini ayaklar altına almışlar. 1980'lerden bu yana sinsice Türkiye üzerine hazırlanan emperyalist oyunlara, bir kısmı bilerek ve bir kısmı da "liberalizm", "insan hakları" “özgürlükçü demokrasi” “YENİ DÜNYA DÜZENİ” KÜRESELLEŞME” vb söylemlere kanarak "çok bilmişliklerinin verdiği cehaletleri" nedeniyle alet olmaktadırlar.
Uğur Mumcu günümüzde yaşayan en büyük, öncü ve cesur "kalpaksız" kuvvayı milliyecilerdendi.
Yüreği "bağımsızlık" diye çarpardı.
O bilirdi ki bağımsızlık olmazsa ne özgürlük, ne iş, ne kalkınma, ne birlik ne de kardeşlik vb hiç biri olmazdı. Ve hatta aşağıdaki satırlarda belirttiği gibi içten benimsediği bir "sosyalizm" de olmazdı.
"İki arada bir derede kalmayalım. Uygulanan 'alaturka kapitalizm'in karşı seçeneği, kaynağını Kurtuluş Savaşı'nın anti-emperyalist ideolojisinde bulan ve yüzyılların kültür birikimi ile yoğrulmuş, demokratik sosyalizmdir." diyordu.
Her 24 Ocak'ta yine sahte gözyaşları sular seller gibi kaplayacak ortalığı.
"Katilleri bulunsun!", "Neden hala katilleri bulunamadı?" diye çığlıklar atılacaktır.
Katiller ortada beyler!!!
Ve katilleri hala cinayetlerine devam ediyorlar.
Bağımsızlıkçı, kalpaksız kuvvayı milliyeci Uğur Mumcu'nun öldürülmesi katilleri için yeterli değil!
Onlar, baktılar ki tek tek Mumcu'larla uğraşmak zor, Türkiye Halkı'nın kafasındaki ve yüreğindeki bağımsızlık ve özgürlük mumunu toptan söndürmeye çalışıyorlar.
ABD'nin Ortadoğu uzmanı Graham Fuller 1990 yılında şöyle dememiş miydi?
"Artık Türkiye'nin Kemalizm'e ihtiyacı yok!"
Kemalizm ne demektir?
Kemalizm tek sözcükle "bağımsızlık"tır.
Fuller ağaya göre artık Türkiye'nin bağımsızlığa ihtiyacı yok. Türkiye'nin aslında bir devlete de ihtiyacı yok.
Türkiye'nin siyasi yaşamını ABD; ekonomik işleyişini İMF ve Dünya Bankası düzenler ve artık "Türkiye" diye anılmayacak olan piyasayı da uluslararası holdingler Sabancılar ve Koçlar eliyle yönetir, olur biter!
İşte Uğur Mumcu bu tezgaha karşı çıktığından ve bu senaryoyu bozmaya yeltendiğinden öldürüldü beyler!
Bu gün İMF'ye teslimiyeti savunan, bağımsızlığın artık hiç bir önemi kalmadığını papağan gibi yineleyip duranların Uğur Mumcu için sahte gözyaşları dökmelerine kim inanır? Ama bunlar her şeyi ve her yolu kullanmayı mubah sayarlar.
Uğur Mumcu "liboş" yazarlara, 2. Cumhuriyetçilere, neoliberallere, Yeni Dünya Düzeni hayranı Helsinkicilere, "sosyalizm ithalatçılarına" en az şeriatçılara karşı olduğu kadar karşıydı.
Bu tayfa bu gün de Uğur Mumcu'dan vıcık vıcık bir söylemle söz edecek. Uğur'un kendileri gibi düşündüğünü utanmadan yazmaya, çizmeye bile kalkacaklar.
Vatansız İMF'cilerin, liboşların, anti-Kemalistlerin, Helsinkicilerin ve kurtuluşu Yeni Dünya Düzeni'nin küresel dalgaları altında arayanların Uğur Mumcu'yu anmaya hakları olamaz!
Ortalık karışık!
Cesur ve öncü insana, Uğur Mumcu'ya bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız var!
Emperyalizmin boyunduruğu bizi sıkıyor, boğuyor.
Köyde, kentte, tarımda sanayide her yerde sıkıştık Uğur!
Yeniden Kuvayı Milliye'ye ve özgürce soluk alıp verebileceğimiz bağımsız ve gerçekten tam demokratik bir Türkiye'ye ihtiyacımız var.
Sana ihtiyacımız var Uğur!
25.01.1996