Bu ülke; zulümlerin yaşandığı, bedellerin ödetildiği, ülke çıkarına çalışanların cezalandırıldığı, antidemokratik uygulamalarla baskının, sansürün, otoriterliğin hüküm sürdüğü nice zor ve karanlık dönemlere tanıklık etti. Bu tanıklığın bedelini ise gerçeğin peşinde iz sürenler, kalemini satmayanlar, iktidarların yıldırma politikaları karşısında boyun eğmeyenler, halkın haber alma hakkı için yılmadan, yorulmadan çalışan gazeteciler ödedi. Susanların karşısında söz üreten, yok sayanların karşısında inat eden, Cumhuriyet düşmanları karşısında Atatürk ilkelerine bağlılıkla yürüyen demokrasi kahramanlarımız sayesinde, toplumsal hafızamızdan silinmek istenen gerçeklere erişebildik.
Bombalı saldırıyla aramızdan koparılan araştırmacı-gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy’un, gerçeklerin peşinde, laik Cumhuriyetin kazanımlarının bilinciyle araştıran, soran, sorgulayan, üreten, karanlık güçlerce katledilen bu ülkenin kıymetli aydınlarının yeri doldurulamayacak, anıları silinmeyecek, katillerinin ve azmettiricilerinin izi kaybettirilemeyecek.
Günümüz tek adam diktatörlüğünde baskı, sindirme politikaları ve algı operasyonları sürüyor. Bu dönem; anayasaya aykırılıkları meşrulaştırma misyonuyla hareket eden tek adamın medyayı dizayn etmek için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamında bağdaşmayan söylem ve eylemleri, aydınları, gazetecileri, sanatçıları, toplumun farklı kesimlerini nefret söyleminin hedefi haline getirdiği, gerçeklerin izini sürmenin zorlaştığı bir karanlık dönem olarak hepimizin üzerine kabus gibi çöktü. İnsan onuruna yakışır yaşam koşullarına sahip bireylerden oluşan bir toplumun gerçeklerle kucaklaşmasına aracılık eden “gazeteciler”inyanısıra “gazetecilik” mesleğinin kendisi “itibarsızlaştırıldı.”
Partili Cumhurbaşkanı nefret ve kin kusan, kışkırtan söylemlerle sanatçı ve aydınları linç kültürünün parçası olarak ortaya atmak için her bir fırsatı kolladı. Hakaret davalarıyla, ilan cezalarıyla, ekran karartmalarla, sosyal medya erişim engelleriyle haksızlıklar manzumesi yazan tek kişilik şahsım hükümeti; sözünü esirgemeyen ilkeli gazetecilerin, araştırmacı gazetecilerin, medya maymunlarına teslim olmayan usta kalemlerin varlığından rahatsızlık duyuyor. Sözünü esirgemeyen, düşünen ve üreten kadınlardan ise korkuyor.
Bugün, ifade ve düşünce özgürlüğüne tahammülü olmayanların söylemlerinden, hukuksuzluğa sığınan girişimlerinden beslenenler; onurlu ve dimdik gazetecilere baş eğdiremeyeceğinden habersiz korku iklimi yaratmaya ve kutuplaşmaya, toplumsal barışı, hak ve özgürlükleri tehdit etmeye hizmet ediyor. Mumcuların mirasını devralan araştırmacı gazeteciler ise demokrasi ve adalet bayrağını taşımaya devam ediyor.
24-31 Aralık Adalet ve Demokrasi Haftası’nda suikastlerle, bombalı saldırılarla yaşam hakkı elinden alınan aydınlarımızı saygıyla ve minnetle anıyoruz. Hala aydınlatılmamış cinayetlerin, sümenaltı edilen dosyaların, mafya-tarikat-siyaset üçgenindeki karanlık güçlerin örtbas etmeye çalıştığı faili meçhul cinayetlerin gerçek sorumlularının aydınlatılmasını istiyoruz.
Bizler; halk düşmanlarına karşı laik Cumhuriyetin ve Atatürkçülüğün yılmaz savunucuları olan Uğur Mumcuların, Muammer Aksoyların aydınlattığı yolda yürüyenleriz. Demokrasi şehitlerimizin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Unutmadık, unutturmuyoruz.