Hikayeyi sona sakladım.
Bilenler bilir, bilmeyenleri sıkmayalım.
Aynı hikayenin benzeri bugünlerde Büyükşehirde yaşanıyor.
Basın ve Halkla İlişkiler Dairesine ve muadili olan içerik atölyesine hem Başkan Vahap Seçer’in, hem belediyenin hizmetlerini duyurmak için yetenekli, üreten, elemanlar alındı.
KERAMETİ MEÇHUL ŞAHIS!
Yetmez! Gece gündüz demeden hizmet eden bu hizmet bekçilerinin başına, fikirsiz, üretme yoksunu ama makam otolu, şoförlü, korumalı, dolgun maaşlı, bir dediği iki edilmeyenler getirildi.
Basın - Yayın Daire Başkanından bahsetmiyorum.
O bu kentteki işini bilen çavuşlardan…
Ismarlama geldiği için Başkan Seçer’in de fazla beklentisi olmayan biri.
Olsaydı tüm kent olarak fark ederdik.
Yandaşlarına iş vermek, para dağıtmaktan öte bir yeteneği yok.
Kendisi Mersin’e geldiği günden bu yana, başarısızlıkları ile başarılı olan ve her defasında bir şekilde terfi alan anlamlandıramadığım bir kişilik…
Gizli mi gizli, ayrı mı ayrı bir dünyası var.
Aslında başlıca yazı dizisi…
Bende ve kamuoyunda bıraktığı izlenimleri dilim döndüğünce kaleme aldım.
Çünkü garip bir başarı hikayesi var.
Başarı hikayeleri meşhur bugünlerde.
Ama ben henüz hikayenin başındayım…
80’lerin Diyarbakır’ında…
Daha bitmedi!
SERDAR AKİNAN KONU MANKENİ ÇIKTI !
Neyse asıl konu o değil..
O olsaydı; büyük umutlar ve beklentilerle Serdar Akinan transfer edilmezdi.
Evet meşhur gazeteci, televizyoncu Serdar Akinan yaklaşık 8 aydır Mersin’de ve Başkan Vahap Seçer’in gözdesi olarak hizmetinde…
Hem de büyük imkanlar sunularak…
Ama adamın Mersin’de Vahap Seçer’e çalıştığını sen-ben bir de bizim oğlan biliyor.
Geldiğini kendinden başkası bilmiyor gibi…
Hala bir cevher görmedi, göremedi ne Mersinli, ne Büyükşehir, ne de Vahap Seçer…
Kendi sosyal medyasında bile hala merkeziyetçi paylaşımlar yapıyor.
Ya Türkiye gündemini yorumluyor, ya da dağları, taşları çekip koyuyor.
Dikkatimi çeken bir başka konu geçtiğimiz yıl habire Zeydan Karalar’ı övücü paylaşımlar yapmış.
Belli ki aslında gözü Adana’daymış…
Bir tane Vahap Seçer, bir tane Mersin paylaşımı yok!
Muhtemel ki Mersin’i taşra görüyor, umursamıyor..
Yediğine, içtiğine, alacağı parasına bakıyor.
Zamanı geldiğinde arkasına bile bakmadan tuttuğu yüküyle Mersin’den gidecek…
Ama gitmeden nasıl geldiğine bakalım.
Dışarıda kurulan ve adına ‘içerik atölyesi’ denilen karargâhın başına getirildi.
Büyük imkanlar sunuldu, bütün kapılar açıldı, harcama yetkileri verildi.
Ona şoförlü, korumalı makam otosu verildi.
Yediği içtiği bile özel adamın.
Başkan bile önüne geleni yer!
Ama bu arkadaş yemez!
Öyle gazeteci yani..
Aslında birine benzetiyorum ama kim olduğunu hatırlayamadım.
Bu kelli felli arkadaş, hem belediyenin üretken, çalışkan personelini oraya kaydırdı, hem teknik donanım olarak Büyükşehir’in demirbaşlarını aldı.
Elinde her türlü imkan var ama üretme kabızı…
Hala öne çıkan, tüm Türkiye’nin dikkatini çekecek bir fikir, çalışma çıkmadı.
Hala Büyükşehir Basın Yayın Dairesinde kalan üç-beş çalışanın emeğini sömürüyor.
Başkan Seçer ikircikli yapının hem kente, hem kuruma zarar verdiğini düşünmüş olacak ki; bu meşhur arkadaşı Basın Yayın Dairesine getirip voltranı oluşturma kararı aldı.
Sonuç?
Basın yayın dairesi resmen çö-kü-yor…
Hala üreten, çalışan basın yayın daire başkanlığındaki bir avuç yetenekli adam tek tek istifalarını verip ayrılıyor.
Lafı uzatmayayım.
Gece-gündüz demeden çalışan, üreten bu ekibin başına çalışmayan, üretmeyen, fikir bile sunamayan, ama makam otolu, şoförlü, korumalı, dolgun maaşlı, bir dediği iki edilmeyen adamlar getirilince, tasarrufa bile gerek duymadan kapı önüne koyuluyorlar…
Yazık çok yazık…
Gelelim meşhur bekçi hikayesine…
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla bir bekçi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür ; ''Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak''
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.Bir süre sonra ''İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz'' diye düşünülerek, 1.000'er TL maaşla, iki denetmen işe alınır,biri denetim yapar diğeri raporları yazar . Bir süre sonra'' Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek '' diye tartışılır ve 1.500'er TL maaşla, bir mali müşavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır. Bir süre sonra ;''Peki bunlardan kim sorumlu olacak.'' Diye düşünülür ve 5.000 TL maaşlı bir müdür ve 3.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır….
|