Sarhoş kişinin beyin ve beden ilişkisinde uyum bozulmuştur. Bilinç bulanıklaşmış ve verilen kararların isabeti tartışılır hale gelmiştir. Çevrede yer alan diğer insanlarla uygarca ilişkiler zedelenebilecek boyuta taşınmaya başlamıştır. Ki; sarhoş kişi, artık kontrolden çıkmaktadır denebilir boyutta kişilik zaafına uğramıştır.
Birkaç gece önce bir dostumuzun akşam yemeği daveti vardı. Davete icabet etmek inceliğini gösterenler bir masa etrafında buluşmuştuk. Aramızda bulunan ve sevdiğimiz bir arkadaşımız alkole zaafı ve aynı zamanda da dayanıksızlığı ile tanınmış bir kişi idi. İşin güzel tarafı masanın en yaşlı kişisi olarak benim yanımda oturmasının yararlı olacağını düşünmüştüm. Aklımca alkol alımı sırasında dozu şaşırırsa, onu uyarabilecek bir ağabey pozisyonunda olduğumdan kontrol görevini üstlenecektim.
Evdeki hesap çarşıya uymadı ve bardakların sayısını gene şaşırınca, kendisini uyarmak ihtiyacını duyan bana bile tepki göstermeye başladı. Yazının başında alt alta yazdığım belirtiler ortaya çıkmaya başlamış, yani sarhoş olmuştu. Neyse ki saldırgan tavır almadı ve kendince masayı terk ederek protestosunu yaptı. Peşinden masanın bir katılanını gözcü ve yardımcı olarak gönderince de, akşam yemeğinin letafeti kaybolmuştu artık!
Sarhoşluk sadece alkol almakla oluşan bir davranış bozukluğu da değildir. Alkol dışında başka nedenlerle de insanlar sarhoş olabilirler. Örneğin; TV kanallarından birisinde beğenilen ve çok kişi tarafından izlenen bir dizinin sıradan oyuncusu da, birden bire hak etmediği kadar ünlü olunca, alkol almıştan daha kötü bir sarhoşluğa yakalanabiliyor. Aynı durum sanatçılıkları kendilerinden menkul şarkıcı ve türkücülerimizde de vardır. Örnekleri gazete sayfalarında bolca yer bulur!
Veya; bir şekilde kolay yoldan ve emek harcamadan bolca para kazanan veyahut mirasyedi olan bir sonradan görme zenginde de benzeri sarhoşluk tablosunu görebilmek olasıdır.
Siyasi düzenin yarattığı şekilde kayırılarak ve asla hak etmeden bir makam sahibi olarak eline erk gücü alanlarda da sarhoşluk emareleri sıkça görülmüştür. Ki, bir kısmı ‘istersen asarsın, istersen kesersin!’ diyebilecek kadar şuurları bulanıklaşmış hale gelebiliyorlar.
İnsan fizyolojisine bağlı olarak oluşan sarhoşluklar da vardır. Bunun en bilinen örneği denize dalan iyi eğitim almamış amatör dalgıçlarda görülen “derinlik sarhoşluğu” denen türüdür. Kanda yükselen azot gazının etkisi ile oluşan ve ‘azot narkozu’ kabul edilen bir tıbbi sorundur.
Bu tür sarhoşluğun zıddı da vardır ki, buna da “yükseklik sarhoşluğu” adı verilmektedir. Alışkın olmayan bünyelerin hızlı bir şekilde yüksek rakıma çıkmaları sonucu ortaya çıkar. Bazıları buna ‘dağ sarhoşluğu’ adını verirlerse de, kanımca doğru olan yükseklik sarhoşluğu demektir.
Kanımca, konjonktürsel koşullarla siyaseten yüksek bir makama bir şekilde erişenlerin eline geçen yaptırım gücü, yani erk sahibi olabilmek olanağı çoklukla güç zehirlenmesine yol açarak aynen bolca alkol almışçasına siyaseten esriklik tablosu yaratabiliyor. Buna eğer yüksek bir rakımda ikamet edebilmek niteliği de eklenirse, esriklik hafif kalıyor ve resmen siyasi sarhoşluk söz konusu olabiliyor.
Bu son paragrafım biraz ütopik bir yaklaşım olmuş olsa da, gene de kayıtlara geçsin diyerek yazmak gereksinimi duydum. Neyse ki, şükürler olsun benim “güzel ve yalnız ülkem de” böyle bir kişilik olmaz diyerek teselli olabiliyorum!
Umarım sizler de benim gibi düşünüyorsunuzdur!
Gerçi, siyasi tarihimize yerleşmiş bir anekdot vardır. Merhum Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, uzun süre İstanbul’da vali ve belediye başkanı olarak görev yapmıştır. 1957 yılında İstanbul’u ziyaret eden rahmetli Adnan Menderes’i bazı icraatları nedeni ile eleştirince, görevden alınır ve Bern büyükelçisi olarak yurt dışına yollanır.
Olayın gelişmesini anlatan Gökay Hoca, şöyle bağlar konuyu; “Bir ruh hekimi olarak görüyorum ki, hırsının sonu yoktur. Ona başbakanlık yetmezdi. Cumhurbaşkanı olmak ister, o da yetmez peygamberliğe tırmanır, o da yetmez kendisini Allah zannetmeye başlar. İşte o zaman da bana getirirler!”
Bir kez yıllık açılış dersimize onur vermiş olduğunda dinlemek ve tanımak şansını yaşadığım merhum Fahrettin Kerim Gökay Hoca’yı, bu tarihsel anısı nedeni ile ibret ve saygı ile anıyorum!..
Erdal Akalın (25.08.2014)