Tam yirmi yıl önce bu gün, 2 Temmuz 1993’de, Sivas’ta "Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri"ne katılan 37 aydın, sanatçı, yazar, kadın, genç, emekçi her şeyden önce insan, Madımak Oteli’nin yakılması ile , yakılarak katledilmiştir. Kimin tarafından yaptırıldığı halen aydınlatılamayan bu saldırı, Cumhuriyetin kazanımlarına yönelik bir başkaldırı niteliğindedir.
Üzerinden yıllar geçmesine karşı, diğer politik katliamlarda olduğu gibi Sivas’ta da bütün deliller yok edilmiş, olayın gerçek yönlendiricileri yargı karşısına çıkarılmamış, bir şekilde tutulup yargılananlar kollanmış, hafif cezalarla göstermelik kararlar verilmiş bu şekilde yaralara ve yüreklere tuz ekilmiştir.
Sivas Katliamı bugün hâlâ toplumun vicdanında kanayan bir yara olarak duruyor… Durmaya da devam edecektir.
Geçmişi kapatmaya ve unutturmaya çalışmakla değil, onunla yüzleşerek toplumsal barışı sağlayabileceğimiz unutulmamalıdır.
Sivas davası bitmeyen, bitmemiş hiç bir zaman da bitirilemeyecek bir davadır. Sivas olayları, insanların düşünce, inanç ve kimliklerinin hedef alınması nedeniyle insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Zamanaşımına da tâbi değildir.
Katliamda yitirdiklerimiz , aydınlarımız ve sanatçılarımız bizlere, demokrasi mücadelesinin ertelenemez bir görev olduğunu hatırlatmaktadır. Onları, uğrunda yaşamlarını verdikleri ideallar olan : insanlığı, demokrasiyi ve özgürlükleri toplumda egemen kılarak sonsuza kadar yaşatmalıyız.
Olayların sorumlularının ve ’derin devlet uzantılarının’ insanların, inanç, düşünce, kimliklerinden dolayı birleştiren değil, ayrıştıran yönleri ön plana çıkartarak uygulamaya konulan senaryolar sonucunda 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı, Çorum, Kahramanmaraş gibi bir çok olay yaşanmıştır. Bu olaylarda da asıl suçlular ve bunların derin devlet bağlantıları bulunamamıştır. Bu bağlamda, dinsel ve mezhepsel ayırımcılıklar üzerine yapılan provokasyonların çok tehlikeli olduğunu ve bedelinin ülkemiz açısından çok ağır olabileceğini hatırlatmak isteriz
Madımak yangını unutulmadı. Hiçbir zaman da unutulmayacak…