Sayın Başbakan tarafından özenle içeriği gizlenen Demokrasi Paketi nihayet bizzat kendileri tarafından açıldı. Kuşkusuz bu açılım sırasında şampanyanın tıpası açılırken duyulan ‘pat’ sesi duyulmadı ama en azından gazı kaçmış şehir gazozunun köpürmesine benzer bir ses çıkmadı değil; ‘foss’
Demokrasi Paketi içeriği iki ana gruptu. İlk grubun demokratik açılımları hepsi yasal düzenlemelere gereksinim duyulanlar, ikinci gruptakiler ise kararname veya yönetmeliklerle çözümü nispeten kolay olanlardı. Demokrasi Paketi, dinleyen veya sonradan medya kanalı ile bilgilenenler de mutlaka değişik çağrışımlara neden olmuştur.
Örneğin; bendeniz, ilkokul çocuklarımızın sabahları yinelediği “Andımız” diye bilinen ibarenin yok sayılmasına açıktan bozuldum. Bunu da dünkü yazımla artık “Nostalji” oldu diyerek ve hayıflanarak sizlerle paylaşmıştım.
Ancak beni mutlu eden bir açılım da vardı Demokrasi Paketi içeriğinde; Roman Kültür Vakfı kurulması ve bir üniversitemizde Roman Kültürü ile ilgili bölüm kurulması gibi. Yetmedi, Roman kardeşlerimiz için birlikte ve mutlu yaşayacakları yeni yerleşim birimleri ve mahalleleri kurulması da var. Ki, böyle bir yerleşim biriminin Mustafakemalpaşa ilçesi sınırlarında kurulmuş olduğunun muştusunu da açıkladı Sayın Erdoğan.
Ancak, ertesi gün medyaya koşuşan bir Roman kardeşimiz, TOKİ tarafından yapılan konutların ve mahallelerin kendi zevklerine ve yaşam biçimine uygun düşmediği için Romanlar tarafından benimsenmediğini de söylemeden edemedi.
Bu yakınmayı haklı buluyor ve TOKİ’yi yeterli araştırma yapmadan evleri inşa ettiği için şiddetle kınıyorum! Belli ki, Roman halkını hiç tanımayan bir mimar çizmiştir bu planı.
Bendeniz, meslek yaşamıma başladığım ilk iki yılı, Trakya’nın orta halli bir ilçesinde geçirdim. Hem insanlarla iletişim kurabilmek hasletim ve hem de mesleğimin özelliği nedeni ile ilçenin Roman kesimini izlemek ve tanımak şansım oldu.
Romanların bilinen iki temel niteliği vardır; özgürlüklerine ve günlük basit yaşam düzenine bağlılıkları ve de müzik konusundaki tartışılmaz yetenekleri. Bir de şunun altını çizmeliyim, bazı grupları dışında son derece güvenilir ve babayiğit insandırlar, kadını ve erkeği ile merttirler.
Günlük yaşamayı ve gününü değerlendirmeyi bilirler. Kazanmışlar ise onu o gün keyiflerince ve kendilerini mutlu edecek şekilde harcarlar. Yarına ‘Allah kerim’ derler.
Ama ikinci hasletleri olan müzik konusundaki tartışılmaz yetenekleri, onların hem yaşamdan keyif alma biçimi ve hem de nafakalarını sağlayacak profesyonel işleridir.
Ben, bu niteliklerinin ikincisini irdelemek istemiştim. Karşıma çıkan tablo şu idi; hanenin her bir erkek çocuğu, okul çağına yaklaşınca, diyelim anaokulu sınıfı döneminde mahallenin en deneyimli müzik otoritesine yollanır ki, bu kişiye maestro derler aralarında.
Maestro, kendisine yollanan bebelerin ellerine önce birer ritim enstrümanı vererek ve onlara nasıl çalmalarını söyleyerek imtihandan geçirir birkaç gün içinde. Bu kısa denemenin sonrası bu çocukları kendince yönlendirir. Bazıları ritim çalgılarında kalırken, bazılarını nefesli sazlara, bir diğer grubu ise telli enstrümanlar için gruplandırır. Müzik kulağı ve yeteneği olmayanlar ise maestronun hanesinden gönderilir ve çoğu da kalaycı olurlar (Eğer ben de Roman olsa idim, müziğe yeteneksizliğim nedeni ile çoktan kalaycı çırağı olmuştum!).
Gruplara ayrılan çocuklara bir şekilde eski püskü müzik aletleri temin edilerek ikinci aşamaya geçilir. Bu yeni çatı, yörenin Müzisyenler Kahvesi olarak bilinen ve Roman çocuklarına bir tür konservatuar hizmeti verecek bir tür lokaldir.
Her sabah, ilçenin kendi dallarında ünlenmiş üstatları buraya gelirler. Sabah hoşbeşini takiben içilen çayları takiben müzik çalışmaları başlar. Ritim major denen grubun liderinin yönetiminde meşk edilirken, her çocuk veya genç müzik öğrencisi arkasında yer aldığı kendi dal üstadını izler ve onun gibi çalmaya çalışır.
Bu sırada da kahveye gelen müşteriler tertipleyecekleri eğlence v.b. etkinler için kahve sahibinden yardım ister. Kahveci, gelen müşterinin ödeme gücüne göre ya üstatlardan, ya da artık kendi başlarına çalmayı beceren gençlerden bir grup kurar ve ücrette anlaşmayı sağlar. Alınan ücret, hem kahvecinin ve hem de müzisyenlerin nafakası olur böylece.
Trakya’nın ve Marmara ile Ege bölgesinin hemen her ilçesinde ve hatta il merkezinde, Roman kökenli vatandaşları barındıran bir Müzisyenler Kahvesi mutlaka vardır. Örneğin; Erdek’in bu mekânı basit ve bakımsız iken Bandırma’nın ki oldukça gelişmiştir ve yanılmıyorsam ünlü müzisyen ailesi olan Altınbaş Grubu’nun himayesi altındadır. İzmir’in Müzisyenler Kahvesi ise sanırım en meşhurlarındandır.
İşte uzun lafın kısası; eğer TOKİ yöneticileri kuracakları Roman yerleşkelerine, amaca uygun birer Müzisyenler Kahvesi ile orta halli salonu olan bir mekân (kız çocukların yeteneklilerinin dansöz eğitimine gerekir) yapmazlar ise, yandı gülüm keten helva! Roman kardeşlerim oraya asla ısınamazlar!
Hatta eğer metazori yerleşmek zorunda kalırlarsa, tekerleme düzmek konusunda çok yetenekli olan Roman kadınlarının diline bile düşerler;
“Evimiz duvardan duvara ipek halı / İşte bu çürük evler de TOKİ malı” diyeceklerinden hiç kuşkum yoktur!
Bu yazım, TOKİ yönetimine dostça ve son ihtarımdır!..
Erdal Akalın (1.10.2013)