Öztürk sözlerini şu sözlerle sürdürdü.
İktidar Partisi AKP’nin zeminini hazırladığı 12 Eylül 2010’da yapılan referandumla, Anayasa değişikliğine gidilerek yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmış, tamamen yargının siyasallaşmasının önünü açılmıştır.
Diğer yandan toplumu kemirip duran yolsuzluklar artmış, bunlarla mücadele konusunda sağlıklı ve kalıcı çalışmalar yapılmamış, gerekli müdahalelerde bulunulmamış, milletvekili dokunulmazlığı konusunda beklenen irade ortaya konulamamış, bir bakıma toplumsal kanser hastalığına davetiye çıkarılmıştır.
Hukuksuzluğun, keyfiliğin ve haksızlığın olağan bir yönetim biçimine getirildiği bir süreçte hukuku egemen kılmak için avukatlarımıza büyük görevler düşmektedir.
Bu haftanın en büyük yararı yargı mensuplarının hukuka, devlet odaklı değil, hakkı gasp edilmesi çok daha kolay olan vatandaşın penceresinden bakabilmesi için mücadele vermek, en azından bunun gündeme getirilmesini sağlamak olacaktır. Bunun için de, bu türden haftaların sadece bir “avukatların kutlu günü” diyerek algılamak, yargının bütününe yönelik olarak “avukatlara düşen görev” ve diğer erklerin alan gaspına karşı diğer yargı mensuplarıyla birlikte nasıl mücadele edilebilir sorularına cevap arandığı yargıyı öncelikle “gerçekten” bağımsız hâle getirme odaklı bir anlayışın hâkim olması gereklidir. Bu düşüncelerle avukatlık mesleğinden gelen biri olarak tüm avukat arkadaşlarıma meslek hayatlarında başarılar diler, avukatlar haftamızı kutlar sevgi ve saygılarımı sunarım.