Önümüzdeki süreçte yatırımlardan, özelleştirmeye, tarımın geliştirilmesi adına neler yapılması gerektiğinden turizm ve lojistiğe kadar tüm sektörler tek tek ele alınarak hangi alanda hangi çalışmaların yürütülmesi gerektiği değerlendirildi.
Yaşanan sürecin bir sağlık bir de ekonomi cephesi bulunduğunu anlatan Kızıltan, “Sağlık mücadelesi yapılırken bir yanda da ülke ekonomisini ayakta tutmak için ekonomik aktörler, iş, işçi ve basın dünyası ile devlet ayrı bir mücadele veriyor” dedi.
MTSO olarak sürecin başında kolları sıvadıklarını kaydeden Kızıltan, MTSO Komiteleri, kentteki Oda ve Borsa temsilcileri, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Organize Sanayi Bölgesi, Akademik Odalar ve STK temsilcileriyle görüşüp ne tür sorunlar yaşanabileceğini saptadıklarını, ne gibi önlemler alınabileceğini tespit edip hangi desteklerin verilebileceğini, ülkeyi yönetenlere ne gibi önerilerde bulunabileceklerini görüştüklerini anlattı. Ardından bir rapor hazırlayıp TOBB’a sunduklarını dile getiren Başkan Kızıltan, TOBB’un da Türkiye’nin dört bir yanından gelen önerileri düzenleyip TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu önderliğinde Cumhurbaşkanı, hükümet ve ilgili mercilere iletip gerekli girişimlere başladığını, ardından da hükümet tarafından gerekli adımların atıldığını söyledi. Kızıltan, bu süreçte toplantıların kesintisiz sürdüğünü ve yeni taleplerin de anlık olarak iletildiğini bildirdi.
“İkinci aşama yaraların sarılması aşaması”
Yaşanan ekonomik sıkıntıların ikinci aşamasında yaraların sarılması, sarsılan ekonominin ayaklandırılması gerektiğini anlatan Ayhan Kızıltan, bir daha kolay kolay sarsılamayacak güçlü bir ekonomi yaratılması gerektiğini söyledi. Asıl ekonomik mücadelenin virüsle mücadele sonuna ertelenen, ötelenen vergiler, borçlar, ödemelerin, çeklerin üst üste binmesiyle başlayacağını vurgulayan Kızıltan şunları söyledi:
“Bu süreçte çalışmayan işletmelerin, küçük esnafın, üretimini durduran sanayi kuruluşlarının, ihracat bağlantıları kesilen ihracatçıların canlandırılması için gerekli olacak finansman ve düzenlemeler göz önüne alınarak şimdiden planlama yapılmalı ve hazırlıklı olunmalı. Acil ve zorunlu olmayan kamu ve yerel yönetim yatırımları askıya alınıp kaynaklar bu sorunun en büyük yanı olan ekonomiye kaydırılmalı. Çünkü ancak üreten ve üretme yeteneğini koruyan bir Türkiye bu krizden çıkıp ekonomik istikrarını sağlayabilecektir.”
“KOBİ’ler kredi bağımlılığından kurtarılmalı”
Güçlü Türkiye’nin güçlü KOBİ’lerle kalkınabileceğini vurgulayan Kızıltan, “KOBİ’lerimizin kredi bağımlılığından kurtarılması gerekiyor. KOBİ’leri güçlendirmek ve finansman gereksinimlerini kredilere bağımlılıktan kurtarmak için ortaklık yapıları oluşturulmalı. KOBİ’lere yönelik büyüme ve işbirliklerini teşvik edici uygulamalar devreye sokulmalı” dedi.
Yeni bir sanayi stratejisi ve ortaklık yapısı oluşturulması gerektiğine değinen Kızıltan şunları söyledi:
“Artık tüm KOSGEB, ÇKA, TÜBİTAK, TKDK, KGF ve diğer desteklerin yüksek katma değerli ürün üretimi ve Ar-Ge’ye yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. KOBİ’ler Türkiye ekonomisinin neredeyse yüzde 99’unu oluşturuyor. Buna karşın kredilerden yararlanma oranları çok düşük. Kredilerin dağıtımının şeffaf, dengeli ve hakça olması gerektiğini, verilen kredilerin veriliş amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığının izlenmesi, kredileri amacı doğrultusunda kullanmayanlara yaptırım uygulanmalı. Güçlü Türkiye ancak güçlü KOBİ’lerle kalkınabilir.”
“Yatırımlar planlanarak yapılmalı”
Türkiye’nin geleceğini planlaması gerektiğine işaret eden Ayhan Kızıltan, yerel dinamiklerin düşüncelerinin, önerilerinin karar sürecine dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Yeni planlı entegre ekonomik bölgeler oluşturulması gerektiğini vurgulayan Kızıltan, “MTSO olarak sürekli dile getirdiğimiz Çukurova Bölgesel Yatırım ve Kalkınma Planı yaparak Çukurova’yı uluslararası alanda güçlü bir ekonomik bölge yapma peşindeyiz” hatırlatmasını yaptı.
Türkiye’nin mutlaka teknolojisini geliştirmesi gerektiğine de değinen Kızıltan, bunun için yabancı sermayeye yerli ortak zorunluluğu getirilmesi gerektiğini söyledi.
“Bankalarımızı özelleştirmememiz gerektiğini anladık”
Özelleştirme konusuna da değinen Kızıltan, “Bu dönemde kendi öz kamu kurumlarımızı, stratejik kuruluşlarımızı, özellikle bankalarımızı özelleştirmememiz gerektiğini anladık. Kamu özelleştirmelerini mutlaka dengeli ve yerinde yapmamızın stratejik açıdan çok önemli olduğunu gördük” ifadelerini kullandı. Virüsün yol açtığı finansman krizinde devletin ilk olarak kamu bankaları olan Ziraat, Halk ve Vakıf banka koştuğunu hatırlatan Kızıltan, ardından bankalarla yaşanan sıkıntılara değindi.
“Tarım Bilim Kurulu kurulmalı”
Bu dönemde özellikle tarım sektörünün öneminin daha da arttığına değinen Ayhan Kızıltan, tarlaların, bahçelerin kapatılıp gidilecek birer dükkan olmadığını, sürekli pediyodik bakım yapılması gerektiğini söyledi. Üreticinin önünü görmesi gerektiğini, endişelerin tarım sektöründen tamamen kaldırılması gerektiğini söyledi. Tarıma ciddi destekler sağlandığını ancak bunun artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini ifade eden Kızıltan, gübre bayilerinin elindeki gübrenin, ilacın azaldığını, stratejik adımlar atılabilmesi adına Sağlık Bilim Kurulu gibi mutlaka Tarım Bilim Kurulu kurulması gerektiğine inandığını söyledi.
Bölge için önem taşıyan limon üretimine de değinen Kızıltan, bu konuda ihracatın durdurulduğunu hatırlatarak, “Yaklaşık 100 bin ton limon Nevşehir’deki depolarda. Bu depolarda ürünün kalma süresi yaklaşık 90 gün. Mersin’deki soğuk hava depolarında da yine yaklaşık 100 bin ton limon var. Yurtiçindeki ihtiyaç iyi saptanmalı. Bu dönemde en büyük limon tüketicisi olan lokanta ve oteller kapalı. Ürün depolarda çürümeden ihtiyaç fazlası ürün için ihracat izni verilmeli. Ağustosta yeni mahsul geleceği için çok büyük bir eksiklik yaşanacağını düşünmüyorum” diye konuştu.
Kızıltan sözlerini, yaklaşan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin kuruluşunun 100. yılını kutlayıp, Ramazan Ayı başlangıcında tüm Türkiye ve Mersin halkına sağlık dileyerek tamamladı.