Yine sallandık.
Yine korktuk.
Yine sallanacağız.
Yine korkacağız.
Ya bu diyardan gideceğiz;
Ya da burada yaşamayı öğreneceğiz.
Çaresi var;
Depreme dirençli bir Mersin.
Nasıl olacak.
Nasıl yapılacak.
Hem zor.
Hem kolay.
15 Günlük acılı süreçte bir kez daha yaşayarak öğrendik ki;
Neyi yapmayacağımızı biliyoruz.
Neyi yapacağımızı da biliyoruz.
Zor olan uygulama.
Binlerce yapı.
Kontrolden geçecek.
Yaşatabilir, yaşanabilir binalar ayıklanacak.
Güçlendirilecek, gerekirse yeniden yapılacak.
Öldürebilir binalar süratle yıkılacak, yeniden ve standartlara uygun olarak yenilenecek.
Altyapıdan üstyapıya köklü bir yapılanmaya ihtiyacımız olduğunu artık herkes biliyor.
Kaçmaca, kaytarmaca yok.
Siyasetçisi, yöneticisi, amiri, memuru, yaşayanı, geleni, geçeni hepimiz bu yeniden yapılanmanın önünü açmak, yaşam hakkımızı korumak zorundayız artık.
Sonradan ağlamanın hiçbirimize bir faydası olmaz.
Bizim Beyefendinin çağrısına katılmamak mümkün değil.
Öncelikle “afet bölgesi” statüsünü almamız gerek.
Milletvekillerini gerekirse TBMM’de çadır kurmaya, sonuç almadan Mersin’e dönmemeye çağırıyorum.
Onlar vekilliğin ne olduğunu böylece öğrenirler umudundayım.
Kimin vekilleri olduğunu görürüz bu sayede.
Genel Başkanların vekilleri mi;
Halkın vekilleri mi.
**
Sevdiğim Laflar:
“KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI..”