Ama yine bir anıyla duyurmak isterim.
Sene 87…
Mekanik dışında teknolojinin adı anılmıyor bile.
El-bilek ve yürek gücünün sınırları zorladığı yıllar.
Meslek sevdası ve pratik zekayla haberlerin cımbızla çekildiği yıllar yani.
Bizler daha tıfılız.
İzlemek ve okumaktan öte, sadece imreniyoruz onlara.
Kime mi?
O zamanın dehşet muhabirleri Ali Ekber Şen, Mehmet Miras, Bilal Çeliktaş, Abdi Satıroğlu vs. Vs.
Eski püskü mekanik makinalarla tek kare fotoğraf kurtarmaya çalışıyorlar her haberde.
Bilgi toplayıp, ertesi gün topluma olan görevlerini yetine getiriyorlar.
O zamanlar Nikon ve Canon başta olmak üzere Petri, Pentax, Zenit, Leicester, Fuji, Olympus gibi makinalar var. (Şimdikiler bilmez)
Eğer Dia çalışıyorsan çektiğini banyo ettirmeden yolluyorsun.
Göremiyorsun yani…
Ziya Keskinışık ağabey bu hırslı, acar muhabirleri hem motive etmek, hem de ellerinde ki eski makinalardan kurtarmak için hemen kolları sıvar.
Cemiyeti devreye sokarak, dönemin sevinen Valisi Sebahattin Çakmakoğlu’nun himayelerine bir gece düzenlenir ve o gecenin biletleri satışa sunulur.
Bilet satışlarından elde edilen gelirle ambalajından yeni çıkmış fotoğraf makinaları alınır.
…Ve düzenlenen o gecede ödül gibi ellerine teslim edilir.
Empati kurun ve o muhabirlerin yerinde kendinizi düşünün.
Eminim sabaha kadar uyuyamamışlardır.
Ne hassas bir düşünce.
Her biri başka gazetede çalışıyor.
Ama ne babane diyor!
Ne görmezden geliyor.
Sanırsın İletişim Fakültesinin Profesör Dekanı.
O gençlerde ha çocukları, ha öğrencileri.
Ha unutmadan yıllar sonra bir de kılık kıyafetle ilgili olarak genç muhabirlere takım elbise girişimi olmuştu, ama olmadı.
Ziya Keskinışık ve gazetecilik anıları bitmez.
Zaman zaman hatırlatacağız, unutulmaması gereken adamı.
Adını ve hatıralarını yaşatacağız.
İşte böyle bir adamı kaybettik 7 gün önce genç meslektaşlarım.
Bugün 7. Gün Mevlidi okunacak.
Aynı adreste.
Bu son anma olmayacak elbette, ama bugün herkesi görmek isteyecektir.
Huzurla uyu Ziya Baba…
|