Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yılını kutlamaya sayılı günler kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının canları pahasına kurdukları Cumhuriyet’e ve onun değerlerine sahip çıkmak hepimizin öncelikli görevi.
En önce de bu ülkeyi yönetenlerin!
Yoksa Atatürk ve silah arkadaşlarının ve de bu ülke için canını veren şehitlerimizin kemiklerini sızlatırız!
İşte o zaman yuh olsun bize!
Hepimize!
Atatürk’ün ikinci Kastamonu konuşmasındaki;
“Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” sözleri ders ve uyarı niteliğindedir.
Ne yazık ki aradan geçen 100 yıla karşın halen önemini korumaktadır.
Belli ki Cumhuriyeti’nin 100. Yılına girerken ters giden şeyler var!
Üstelik Büyük Atatürk’ün uyarılarına rağmen!
Tarikatların, şeyhlerin Türkiye’yi yönetme isteği gün gibi aşikâr!
FETÖ amacına ulaşamadı!
Ancak diğerleri pusuda bekliyor.
Bana göre pusu sözcüğü yanlış olur.
Alenen orta yerde cirit atıyorlar.
Hem de eğitim yuvalarında!
Atatürk’ün baş tacı yaptığı öğretmenler de buna seyirci kalıyor.
Türkiye’nin dört bir yanında, Türkiye’nin geleceği gençlerimiz tuzağa düşürülüyor.
Hem de eğitim yuvası olan okullarımızda.
Sözüm ona Milli Eğitimin kontrolünde olan eğitim yuvalarında!
Var mı bunlara “DUR!” diyecek bir babayiğit yönetici.
Bekleyip göreceğiz.
MERSİN BÖYLEYSE!
GÜNEY, cuma günü “OKULLAR VAKIFLARA AÇILMIŞ!” manşetiyle çıktı.
Haberimiz, “Mersin’de bir devlet okulunun bahçesinde düzenlediği etkinlikte Lübnan Seyyitler Cemiyeti Başkanı Dr. Şeyh Cemil Halim El Hüseyni’yi ağırlayarak tartışmaya neden olan Fatih İlim ve Yardımlaşma Derneğinin yaz aylarında boş olan devlet okullarında Kuran kursları, din eğitimleri ve sohbetler düzenlediği de ortaya çıktı” diye bağırıyordu.
Vah ki vah!
Mersin çok kültürlü bir kenttir!
İnsanları birbirine saygılıdır, hoşgörülüdür!
Ve de Mersin sonuna kadar ATATÜRKÇÜdür!
Hariçten gazel okuyanlar pek sevilmez!
Dahası Mersin’i yönetenler de Anayasaya saygılıdır.
Anayasanın gereğini yerine getirirler.
Devletin en üst düzey yöneticisi Vali Ali Hamza Pehlivan’ın bu konuda hassas olduğunu çok iyi biliyorum.
Keza Milli Eğitim Müdürü Adem Koca’nın da tarikat ve şeyhlerle işi olmaz!
O zaman ister istemez insan soruyor:
“Tarikatçıların okullarda cirit atmasına kim izin veriyor?”
Ah bir bilebilsem!
Rezaletin sorumluları mutlaka ortaya çıkacak, çıkartılacaktır!
Devletin Valisi Ali Hamza Pehlivan bu işin peşini bırakmaz!
Ve de gereğini yapar.
Ben buna inanıyorum.
Düşünmeden de edemiyorum; MERSİN BÖYLEYSE diğer kentler nasıldır acaba?
Sözün ÖZÜ;
Mersin yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın en müstesna kentlerinden birisidir.
İnsanıyla, doğasıyla, iklimiyle ve hoşgörüsüyle.
Say sayabildiğince…
Bu özelliklerin tümünü bir kentte bulmak zordur.
Mersin’de yaşamak bir ayrıcalıktır.
Mersin bizimdir, bizim kalmalıdır!
Hele hele Orta Çağ zihniyetine teslim edemeyiz, etmeyiz!
Ve de geleceğimiz olan çocuklarımıza en güzel ve sade haliyle emaneti devretmek boynumuzun borcudur!
Bu güzelim kenti kimsenin ateşe atmasına izin vermeyelim.
Ama terör seviciler olsun ama tarikat seviciler.
Fark etmez!
Kimse ham hayaller peşinde koşmasın!
Boşa kürek çeker!