Ahde vefa, duruş, dürüstlük gibi kavramlar bir insanın karakterini ortaya koyan çok önemli özellik olarak algılanır oldu.  

                    Bu kavramları, soluduğu hava, içtiği su, aldığı gıda kadar önemseyenlerin sayısı ise maalesef her geçen gün azalıyor.

                    Şu günlerde her insanda olması gereken bu özelliklere sahip bir politikacı ekranlara taşındı.

                    Eskişehir’in efsaneleşen Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen .

                    Profesör Dr.Yılmaz Büyükerşen, rahmetli Bülent Ecevit’in teklifi ile 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP listesinden Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi ve bu güne kadarda DSP’li olarak görevini sürdüren tek Büyükşehir belediye başkanı oldu.

2002 Yılında DSP’deki bölünme, Bülent Ecevit’in vefatı, Rahşan Ecevit, hatta Masum Türkler’e rağmen ilkeli, karakterli bir duruşla hiçbir dönem kaybederim korkusu yaşamadan ve yeni oluşumlara iltifat edip DSP’yi terk etmediği gibi CHP’ye girebilmek için çeşitli varyasyonlara baş vurmadan ve sol düşünceden de zerre kadar ödün vermeden bu günlere geldi.

Şimdi ise CHP bu ilkeli duruşu, dürüstlüğü ve ahdi vefayı “kapımız Büyükerşen’e sonuna kadar açıktır” diyerek değerlendirmek istiyor.

Doğruda yapıyor.

Anlaşılıyor ki yeni CHP’de bir yerlere gelebilmek için cüzdanın kabarıklığı ve ense kulağın yerinde oluşu yetmeyecek.

Çakma anketörler ve yandaşlarına anketler yaptırıp “CHP’de milletvekili olarak görmek istenilen adam” olgusu yaratmaya çalışanların, şimdiden her habere para akıtanların, kaynağı belli olmayan parasının her hatasını üstünü örtüp unutturacağını sanarak kendisini şanslı gören aday adaylarından geçilmezken, Yılmaz Büyükerşen CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu’na  teşekkür edip teklifi ileri bir zamana öteleyerek bir politikacıda görmeyi arzuladığımız bir duruşla hırs ve ihtirasın o vefa, ilke ve  dürüstlük gibi kavramların potasına erittiğini de ortaya koydu.

İnancım o ki ;

Geleceğini ihanet ve antidemokratik yöntemler üzerine inşa edip, ödün ve entrikalar sonucu CHP’li olanlar sanıyorum, Yılmaz Büyükerşen’den sonra asla iltifat görmeyecektir.

Çünkü, Yılmaz Büyükerşen ortaya koyduğu politikacı profili ile bundan sonra CHP’nin milletvekili ve belediye başkanlığı için şablon olacaktır.

Gerçek CHP’liler ise bundan sonra kendi adaylarında Yılmaz Büyükerşen’i görmek isteyeceklerdir.

Adının başına  “yeni” sıfatı eklenen CHP’yi de böyle bir seçicilik sistemi büyütecek ve Büyükerşen örneğinde olduğu gibi lütfen diyerek teklif götürülen, siyasetin halkla yapılabilineceğini özümseyebilmiş, bilim adamı ve teknokratlardan oluşacak Atatürk CHP’sine layık kadrolar ancak ve ancak yeni CHP’yi iktidara taşıyacaktır.

Bir dönemde üç parti değiştirmesine rağmen CHP’li yapılan AKP kafalılar değil.

Aksi takdirde, delegenin 16. sıradan değerlendirdiği bir adayı 1. sıraya taşıyanlara yerel seçimlerde dört İlçede seçim kaybettiren CHP’li seçmenin 2011 genel seçimlerinde bir ders daha vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

O nedenle, bu güne kadar layık olduğu yatırım ve hizmeti alamayan Mersin’de CHP’de de birilerinin vesayeti altında, yakınlarına iş temininin den başka uğraşı benimsemeyen, medyatik şovmenlere değil, lobi faaliyetleri yapabilecek güçlü, bilgili, kariyerli, sorup sorgulayabilecek, yurtsever kimliği ile popüler milletvekillerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu hafta bir soru ile yazımı noktalamak istiyorum.

Atatürk’ ilkelerini rehber görmeyen, Sosyal demokrasi ilkelerden bir haber, kapalı devre bir yönetim anlayışına sahip, ülke ve kent sorunlarına karşı bilimsel bir tek söylemi olmayan,  halktan kopuk, siyaseti kendisi ve yakınları için yapan, sıradan 200 milletvekilimi, yoksa Yılmaz Büyükerşen gibi 100 politikacımı CHP’yi büyük yapıp iktidara taşır.

Ahde vefa, duruş, dürüstlük gibi kavramları özümseyen ve saygıyı hak eden herkese saygılar sunuyorum.

Ziya Keskinışık

“gazeteciziya@mynet.com”