Takvimlin 28 Ağustos’u işaret ettiği bugün Mersin’imiz nihayet beklenilen o kimliğine kavuşuyor.
Artık Mersin turistik bir kent .
İtiraz yok.
Yeterli sayıda oteli, yatağı, girilecek bir plajı, deniz kıyısında bir restoranı olmamışsa ne olmuş yani.
Zatı şahaneleri buyurmuştu.
Hatta,2 adet 5 yıldızlı, 8 adet 4 yıldızlı, 16 adet 3 yıldızlı, 12 adet 2 yıldızlı, 3 adet 1 yıldız, 2 adet apart, 1 moteli olan toplam 46 işletme belgeli tesis, bunlara ait 5 bin 903 yatak kapasitesi ve 8 mavi bayraklı plajı ile Mersin’in yakın bir gelecekte ;843 Turizm işletme belgeli konaklama tesisi, 750 bin yatak kapasitesi, 190 Mavi Bayraklı Plajı, 5 Mavi Bayraklı Marina, 5 Mavi Bayraklı Yat limanı, 35 sanat galerisi, 21 Müze ve ören yeri, 11 golf tesisi, 55 futbol sahası, 2 kış turizmi merkezi, 3 milli parkı, 3 özel koruma alanı bulunan ve en önemlisi de geçen yılın ilk 10 ayında 8 milyon 868 bin yabancı turistin geldiği Antalya’yı turizmde geride bırakacaklarını açıklamıştı gözümüzün içine baka, baka.
Tabi ki Mersin halkı artık bu tür açıklamaları yemiyor.
Çünkü o zatı şahanelerinin her açıklaması bir hayal ürünü.
Dediği gibi Mersin turizm kenti filan değil inanmayın.
O nedenle de diyorum ki ;
Mersin’e turist getirmeyin.
Getirmeyin ki bir zamanlar adına şiirler yazılıp şarkılar bestelenen kentimi hayalindeki güzellikte kalsın, .
Getirmeyin ki ;
Kentin rezaleti uluslar arası boyut kazanmasın.
Getirmeyin ki ;
321 Kilometre sahile sahip Mersin’de tamamı kent dışında sadece bir kaç tane plajı olduğu anlaşılmasın.
Getirmeyin ki;
Krom, soda ve temeli geçenlerde Mersin dostu bakan zafer çağlayan ve Mersin protokolü tarafından atılan asit fabrikasının hemen bitişiğini turizm bölgesi ilan edildiği öğrenilmesin.
Ve bir tavsiyem ;
Gelen turistleri kent içinde gezmelerine izin vermeyin.
Yoksa ;
Turizm kenti olmadan önce Dünya kenti olduğu ilan edilen Mersin’i bir Arap ülkesi veya başka bir gelişmemiş ülke kentlerinden birisi olduğu sanılarak turistler yanlış bir kente getirildiklerini düşünebilirler.
Yok dediğimi dinlemezseniz Mersin’e kimlik kazandıracak olan turistlerimiz bakın nelere şahit olacak.
Tepsisinden sıçrayan yağ zerrecikleri altında tantunimizi fotoğraflayacak.
Toz toprak içinde kaldırımda kızaran tatlıların yapılışını öğrenecek.
Tavuk dönerin nasıl kesildiğini döner bıçağından korunarak izleyecek.
Kalitesi fiyatından belli sucuğun tadına bakmaları için zorlanacak.
4 Tanesi bir lira olan yara bandı, kağıt mendil, çakmakçı, şerbetçilerle tanışacak ellerinden kaçarak kurtulacaklar. Patiseri önünde susam yağıyel kararmış kaldırımda düşmeden yürümeye çalışırken yine kaldırım da çiğ köftenin yapılışına şahit olacak, davulcu, baloncu, gözlükçü, saatçi, terlikçi, sucu, ayakkabıcı, kaçak tütün ve sigaracılar ile konfeksiyoncu işgalindeki kaldırımdan yol bulup, rengarenk resimler ve plastik meyvelerle süslenmiş arabesk müzik eşliğinde bici-bici yemeye davet edilirken seyyar satıcıyla yol kenarına çömelerek seyyarla sohbet eden zabıtanın orada ne yaptıklarını düşünerek gemilerine dönmeye çalışacaklar.
O nedenle.
Sayın ilgililer.
En iyisi siz gemilerle gelecek olan bu turistlerimizi de her yıl rica minnet rotasını Mersine çevirtip bir hafta süre ile yedirip içirip, otobüslere bindirip gezilere götürdüğümüz, sonunda da Türk misafir severliğini takdir ettiklerini müstehzi bir ifadeyle belirtip bay, bay yapıp beş kuruş harcatmadan uğurladığımız yatçılarda olduğu gibi, kamu kurum araçlarıyla Mersin dışına götürün. Sonrada yine yatçılardan sonra olduğu gibi Mersin’in artık turistik bir kent olduğunun sevinci ile yolcu edin ve “ne zaman geleceksin” şarkısını söyleyerek limandan ayrılın.
Saygıyı hak eden herkese saygılar..
Ziya Keskinışık
“gazeteciziya@mynet.com”