YIPRATMA “” savaşı” , yalnızca askeri taktiklerle olmaz.
Sosyal “bilim”, bir deryadır, ANLAYANA.
Matematik “ sabitesi” olmadığından, “genel kabulû” olan bilimler gibi değildir.
Kendine “ özge”dir.
Biz de bundan yararlanarak, “yıpratma savaşının” , başka bir boyutuna bakarak, bugünlerin anlaşılmasına “katkıda” bulunmak istiyoruz.
UNUTMAYINIZ ki, “ dünün ayak izleri” , bugünlerin sınırlarını çizen olgulardır.
ANLAMAK için, sabırla,dirençle arşiv çalışması YAPILMASI gerekir.
HİÇ anlamadığım bir noktayı gündeme taşıyarak, başlayalım.
A/
Ben, 1979 yılının baharında, İST TİC ODASI konferans salonunda, çalıştığım gençlik örgütünün düzenlediği ,“ çift oturumlu” toplantının sabahki kısmında, SAKIP SABANCI’nın kıpkırmızı kesildiğibir konuşma yapmış, arkasından, B.içi Üniversitesi’nin, ünlü iktisat hocası,PRF Demir Demirgil tarafından, çatıda yenecek öğle yemeğinde ,masalarına katılma daveti almış, masaya , TANSU Çiller DE gelmiş, bir saate yakın yemek çay sohbeti yapmıştık.
Demir Hoca, bana,ima yoluyla, okuldan sonra, yanına,kariyere gelmemi önermişti.
AA/
Yemek sonrası, bende biriken TANSU ÇİLLER “izlenimi”, son derece kötüydü. O zaman doçentti.
Hatunun,abartarak söylersek, dünyadan haberi yoktu. GÜZELLİĞİNDEN midir,nedir!
YAPMA BEBEK gibi, karşımızda kıkırdayıp, durdu, yemek boyunca.
DEMİR HOCA gibi birinin olduğu,BOĞAZİÇİ Üni’. de , ÇİLLER’in ne işi vardı ki!! ??
Benim bu tür gayretlerim, giderek, GENÇLİK ÖRGÜTÜNDE, bana karşı sessiz ve gizli bir kıskançlık cephesinin kurulmasını sağlıyordu.Ben,işime baktığım için, farkına varmıyordum.
Bu durum da, ayrıca, ÜLKEMİZİN zihniyet kanseridir.
Ötesini anlayın.
B/ Gün gelir, DYP İSTANBUL İL başkanı ORHAN KEÇELİ, ali şen in dünürüydü galiba,bu TANSU ÇİLLER’i alır, MESUD YILMAZ’a götürür.En başta, tuhaflık burada. DYP’li adam, neden “anaplıya” götürüyor Çiller’i!?
MESUD YILMAZ , “”bana verilen bilgiye göre””, bu “takdim” karşısında, güler,geçer.Yani bundan bir cacık olmaz anlamındadır bu gülüş!
C/
Nasıl olduysa, bu kez de ÇİLLER, DEMİREL’e takdim edilir…
DEMİREL gibi bir şeytanın,partisinde onca KIDEMLİ varken, birden bire, en azından “bizim anlamadığımız” şekilde, ÇİLLER’i bağrına basması, kurultaya gidilmesi , ikinci turda, İSMET SEZGİN’in ,adaylıktan aniden çekilmesi.
ANLAMAMIZ,aydınlatmamız gereken noktalar.
(( AZ ÖNCE, çok önemli bir siyasinin, çocuğuna ulaştım. Şayet benimle temas ederler,sorularımı yanıtlarlarsa, sizinle paylaşacam,SÖZ…))
ŞİMDİ “sahne oyunumuzun” , arka plânı bu.
“” ÖN”” PLÂNIN adı , SÜLEYMAN SOYLU…
Evet EFENDİM…
Kim bu Süleyman Soylu ?
O’na bakacağız…
Süleyman Demirel’in Doğru Yol Partisi’nde Gençlik Kolları’nda siyasete atılmış. Demirel sonrasında Tansu Çiller’in gözdeleri arasına girmiş.
2002 seçimlerinde Çiller’in silinmesinin ardından ANAP ve DYP’nin birleşmesiyle oluşturulan Demokrat Parti (DP)’ye katılmış. Mehmet Ağar liderliğindeki DP’nin 2007 milletvekili seçiminde hezimete uğramasının ardından Ağar’ın yerine genel başkan seçilmiş. “Devletin bekası uğruna bin operasyon” (muhalifleri katletme operasyonları) yapmakla övünen, “silahlı çete kurmak” suçundan “”hükümlü Mehmet Ağar’ın”” varisi yani.
Bakan SOYLU , maalesef ikamet ettiği sağcı mahallenin tüm siyasetçileri gibi dik durmayan, duramayan biri.
DP Genel Başkanı iken 2009 belediye seçimleri öncesinde ,Tayyip Bey aleyhine çok sert bir söylem tutturdu, “Paçalarından yolsuzluk akıyor” bile dediğini UNUTMADIK.
Belki kendisinin , “ siyaseten” ya da “görülen lüzum üzerine”, BU SÖZLERİNİ, unutması gerekmiştir, BİLEMEYİZ.
Yerel seçimlerde hezimete uğrayıp, Ağar’dan bile düşük oy alınca koltuğu Hüsamettin Cindoruk’a kaptırdı ve sonrasında “”DP’den ihraç”” edildi.
DP’den ihraç edildikten sonra AKP’ye göz kırptı ve nihayet, 2012 yılında Tayyip Erdoğan tarafından AKP’ye üye kaydedildi. Bir zamanlar “Paçalarından yolsuzluk akıyor” dediği Erdoğan’ın himmetiyle 2015’te milletvekili seçildi; 2016 yılından beri de İçişleri Bakanı. ***
Muhalif belediyeler, yasaların verdiği yetkiyle bağış ve yardım kampanyaları düzenlediler; Bakan Soylu Bey, yasayı çiğneyerek engel oldu.
Öyle ki, bir belediyenin 25 yıldır faaliyette olan ( ESKİŞEHİR )aşevini bile kapattırdı; belediyelerin yardımlaşma hesaplarını bloke ettirdi.
Tepki çeken en son vukuatı sokağa çıkma yasağı ilan etmek oldu. Ne var ki, sokağa çıkma yasağı AKP’nin seçmen tabanı yoksullar tarafından ihlal edildi. İşte bu anda pek de beklenmeyen bir şey oldu. Yalaka “BASIN MUHİTİNDEN” , AK yoksullara “Zekâ özürlüler”, “Yasağı çiğneyen ayılar” diye hakaret ettiler. Dolayısıyla kamuoyunda fatura Süleyman Bey’e kesildi.
Önce “Amiral gemisinden saltanat kayığına düşen” Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, “Zamanlaması açısından alınan karar, bakanlığımıza ait bir karardır. Eleştirileri aldım kabul ettim. Hakaretleri de kabul ettim.” dedi. (Oysa yasağı ilan ederken, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı” diyordu.)
“Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir, fakat nihai karar sayın cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir, kendisi görevine devam edecektir.” gibi emredici cümleler ise Erdoğan’ın gücünü hatırlatma amaçlıydı.
Her şeye karşın olan biten, ahlaki ve ilkeli siyaset değil, danışıklı dövüş veya tiyatro hiç değil, saray içi veliahtlık kavgasıdır.
Yağlı güreş terimleriyle özetlemek uygun düşerse: Başpehlivan bellidir, hem de Ağa’dır. Kavga başaltı pehlivanlık kavgasıdır. Başaltına güreşen pehlivanlardan biri malum, Ağa’nın damadı; gücünü Ağa’dan alıyor, tribün desteği zayıf.
Damada rakip olarak başaltına kispet giyen Süleyman Bey, tribün desteğiyle ve çayırdan çekilirim restiyle güç kazandı.
Kırkpınar Ağası Tayyip Erdoğan Süleyman Bey’i caydırmakla ağalığını ve başpehlivanlığını tescil ettirdi ama böyle bir sonucu herhalde kendisi de istemedi…
Bakalım bu siyaset peşrevi nasıl sonuçlanacak? Ağa’nın, bir açığını bulduğunda Süleyman Bey’i çayır dışına itmesi, yüksek olasılıktır, sürpriz olmaz. Ağa’nın kendisine rağmen birilerinin güç kazanmasına, başaltına da olsa peşrev çekmesine tahammül etmediği defalarca görüldü.
Yazıyı : “Bu memlekette her şey olunur ama rezil olunmaz” tümcesini ,az biraz açarak bitirelim…
ÜLKEMİZ, siyasi ahlâk anlamında, “vasat altı” bir toplumdur.Yapılan hatalar, “İRİLİ UFAKLI”, hiçbir şekilde kabûl edilip, özür dilenmez.
Yapanın YANINA “”kâr” kalır.
Bu da, giderek bir SİYASİ YAŞAM BİÇİMİ OLAGELMEKTEDİR.
Sonuç olarak, TOPLUM , “”bu şekilde de gerilerek””, YIPRATILMAKTADIR.
Bunun için de, SÜLEYMAN BEY gibilerine, şiddetle ihtiyaç vardır.
ŞAŞIRMAYINIZ lütfen…