Bizim “siparişçi” beyefendinin bir özelliğini daha keşfettik.
Çok güzel “İcraatın içinden” tadında program yapıyor.
Geçen hafta sonu dört TV, yirmi küsur radyo yayını ile en azından Mersin rekoru kırdığına şahit olduk.
O anlattı biz dinledik.
Programın adı “Beyefendiden masallar” olsaydı daha isabetli olurdu diye düşünmeden de edemedim.
“Bakın burası önemli” sosu ile tatlandırdığı icraatın içinden iz bırakan bir program oldu.
Tecrübeli bir siyasetçi olarak basının karşısına çıkmaktansa, basını yanına almanın önemini anlamış ve siparişini de gönlüne göre vermiş.
Sipariş programda soru yok;
Konu başlığı verip, anlatırmısınız diyorlar.
Beyefendi de gönlüne göre anlatıyor.
“Hadi anlat bakalım” tadında sürüp gidiyor sipariş söyleşi.
Ne insicamı bozan var, ne de gidişatı bozacak bir müdahale.
Beyefendi anlatıyor, biz bilgileniyoruz.
MESKİ çalışmalarını özellikle beğendim.
Ciddi söylüyorum, cidden çalışıyorlar.
Geriye kalan çalışmalar sosyal projeler.
Ancak ipin ucu biraz kaçmış gibi.
Beyefendinin “yardım, iyilik ve kafama göre vakfı” gibi çalışıyor kurum.
Sık sık fikir değişiklikleri yaşandığının ipuçları da var icraat aşamasında.
Bu durum performansı olumsuz etkiliyor ama “o kadar çatlak su kaçırmaz” felsefesi ile yönetildiği için kurum açısından bir sorun yaşanmıyor.
Sık sık beyefendinin simgesi ile süslü reklamlar dönüyor.
Reklamın bir yerinde bir cümle var.
“Tüm harcamalarının şeffafça denetlenebildiği” bir kurum mealinde.
Orada mecburen gülüyoruz.
Denetim.
Şeffaflık.
Hesap vermek.
İcraatın hiçbir yerine oturmuyor bu kelimeler.
Aklımız basın yayın bütçesinin nasıl kullanıldığına takılıyor ki; sipariş söyleşi sona eriyor.
Bir de soru kalıyor geriye;
Bu siparişler kaça mal oluyor?.
Kimlere nasıl paylaştırılıyor?.
Bir daha ki “icraatın içinden” programında öğreniriz belki.
Şimdi;
Kısa bir ara.
Bizden ayrılmayın.
**
Sevdiğim Laflar:
“BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR!..”