İşte Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları:
Yıllar içinde Adalet ve Kalkınma Partisi eskimiş bayatlamış ve küflenmiştir. Yoldan çıkmıştır. Cumhuriyet tarihinde hiç görülmedik adaletsizlikler ve arızalar AKP ile birlikte vücut bulmuştur. Vatandaşlarımız komploların kucağına bırakılmıştır.
AKP ile birlikte geriye gidişin adı ileri demokrasi olmuştur. Değişim iddiaları milletten vazgeçmenin kurnazlığı vesayetten kurtulma safsataları da geçmişin inkar edilmesine sığınma haline gelmiştir.
YOKSULLUĞUN ELÇİSİ
Bu haliyle Adalet ve Kalkınma Partisi yolsuzluğun ve yoksulluğun elçisi olarak siyasi tarihe kara harflerle yazılmıştır.
Aldatmalarla bugün ülkemiz ucu nereye gideceği belli olmayan güzergahlara sürüklenmiştir.
Hepinizin bildiği gibi bu süreç adım adım hazmettire hazmettire yapılmıştır. Milli değerlerin erozyona uğratılması bir plan dahilinde gerçekleşmiştir. Demokrasiyi tek taraflı yorumlamalar ve muhalif unsurlara yapılan sürek avı eşliğinde bugünkü duruma gelinmiştir.
KAYBEDENİ BELLİ
Son yaşanan haşin ve hazin iktidar çekişmeleriyle ülkemiz kan kaybına maruz kalmıştır. Gelişmeler Türk milletinin hassasiyetlerinin ayaklar altına alındığına, kutsallığı çiğnendiğine dalalet etmektedir.
Kaybedeni belli olan ve bunun da aziz milletimiz olduğu belli olan bu hal devlet yönetimini felç edecek hale gelmiştir.
AKP iktidarıyla birlikte tüm kurum ve kuruluşlar birbirine girmiş, eş güdüm temelinden sakatlanmıştır. İktidarın eşliğinde bölünmenin pimi çekilmiş ve ortalık toz duman olmuştur.
Bölücü odaklar el birliği yapmışlar ve şiddet faaliyetlerinin utanamdan sürdürmüşlerdir. AKP iktidarı döneminde tarihimiz yargılanmış Ermeniler memnun edilmiştir. İsyanlar alkışlanmış, haçlı zihniyeti umutlandırılmıştır. Teröre prim verilmiştir. İmralı’ya oksijen verilmiş,eli silahlı katiller heyecanlandırılmıştır. Ana dilde eğitim istekleri vadeye bağlanmış, Türkiye geriletilmiştir.
KCK SORUŞTURMALARI
Tam açılımı sözde “Kürdistan Toplumlar Birliği” olan KCK 2005’te kurulmuştur. Bu nifak ve terör oluşumunun kanlı örgütünün şehirlerdeki yapılanmasıdır. KCK’nın 2009’a kadar faaliyetlerinin sürdürdüğü bilinmektedir. Dağlardaki eşkıya ve kentlerdeki bölücüler arasında irtibatı sağlayan bu terör yapısının ülkemiz için tehlikeli olduğu açıkça görülmüştür.
KCK soruşturması ise 14 Nisan 2009 tarihinde başlamıştır. Dikkatinizi çekmek isterim ki KCK kuruluşundan itibaren 4 yıl süresince hiçbir adli ve idari soruşturmaya konu edilmemiştir. Ne hikmetse 2009 yılındaki operasyonlar sonucunda KCK Türkiye’nin gündemine oturmuştur. O günden bu yana baskınlar, gözaltılar yapılmıştır.
KANDAN BESLENEN VAMPİRLİKTİR
KCK, PKK’nın şehir uzantısıdır ve sözde alternatif bir toplum modelidir. Başbakan Erdoğan’ın silahı bırakın masaya gelirsiniz derken ima ettiği hususta budur.
Bize göre KCK bölücülüğün adıdır, bizzati kandan beslenen vampirliktir. Bugüne damga vuran KCK davası çerçevesinde, kamuoyuna yansıyan iddialar belgeler ve bulgular hepimizi hayrete düşüren bir içerik kazanmıştır.
MİT SORUŞTURMASI
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından MİT’in hala görevdeki müsteşarı, önceki müsteşarı ve yardımcısıyla birlikte 5 kişinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılmıştır. Arkasından mahkeme nezdinde MİT müsteşarıyla ilgili yetki itirazı yapılması, ifade vermeye gitmekten imtina etme sürecin yönünü etkilemiştir. Bunu takip eden süreç içinde, hala görevdeki müsteşar hariç yakalama kararı verilmesi meselede farklı bir duruma getirmesine neden olmuştur. Bu arada o savcıdan soruşturma yetkisini almış, yargının doğal mecrasına müdahale etmiştir. Ayrıca AKP MİT Kanunu’nu değiştirmek için harekete geçmiştir.
HUKUKU İSTEDİĞİ GİBİ YORUMLUYOR
Yapılması düşünülen yasal hamle ile, öz ve esas olarak soruşturma sürecinin etkisizleştirilmesi amaçlanmıştır. Elbette bunlar meselenin hukuki tarafı ve kısmıdır. Genelkurmay Başkanlığı görevi yapmış bir orgeneral demir parmaklıklar ardına konulmasına aldırmayan AKP, kendisine dokunan bir yargı sürecine karşı cephe almaktan çekinmemiştir.
Hukuku istediği gibi yorumlayan, dengesini bozan iktidar partisinin inandırıcılığından ve dürüstlüğünden kimse bahsedemeyecektir.
Hukukun kimin arka bahçesi olduğu, kimin borazanlığını yaptığı iyice gözler önüne serilmiştir. Aynı adalet terazinin kefelerine başlarını vuracaklar ve bunun altından kalkamayacaklardır.
AKP’nin bugünkü cüretinin ardında 12 Eylül referandumu bulunmaktadır. Türkiye’nin çivisi çıkmıştır. MİT müsteşarının ifadeye çağırılmasını kabullenmeyen AKP hükümetinin kıyameti koparması ve toplantı üstüne toplantı yaparak bahane bulmaya çalışması bir skandaldır. AKP aksini yapmaya yeltenmişse de hukuk karşısında herkes eşittir.
Cezaevlerinde bulunan gazeteci yazar emekli ve muvazzaf subayları akılla izah edenler, bizzat uğraşırlarsa son gelişmeleri de anlayabilecektir.
BAŞBAKAN’A SESLENİYORUM
Buradan Başbakan Erdoğan’a seslenmek ve tavsiyelerimizi dikkate almasını temenni ediyorum.
Emniyet, MİT ve yargı devletin taşıyıcı direkleri arasındaki üç unsurdur. Bunlar arasındaki kavga ve kargaşa Türkiye’yi ön görülmeyen tehlikelerin içine sokacaktır. Aklı selimi hakim kılmanız milletimizin beklentisidir. Bu nedenle MİT Müsteşarının koruma altına almanızın gereği ve ihtiyaç yoktur.
MİT Kanunu’nda yapacağınız değişikliği de geri çekiniz. Zira bunda diretirse, MHP bahsi geçen değişikliğe hayır diyecek ve sonuna kadar da karşısında olacaktır.