HABER ARŞİVİ    |    GÜNCEL    |    ÖZEL HABER    |    SİYASET    |    KÜLTÜR SANAT    |    EKONOMİ    |    FOTOHABER    |    SPOR
 
 
Dr.Erdal Akalın Yazdı


4 Temmuz 2013 Perşembe 11:27

"Adaylarımıza Yarayışlı Masallar !.. "

 

Bugün size sunacağım öykü, Osmanlı döneminde geçmiş ve bir espri olarak kulaklarımızda

iz bırakmış gerçek bir hikâyedir.  Özelliği, aday adayı olmak isteyenlere ve özellikle adaylıkları umut verici sıraya konanlara ders niteliğinde olmasındadır.  Bu seçim dönemi için özellikle yerel yönetimlere talip olacaklar için örnek sayılabilir.  Kısmetse, gelecek genel seçimler içinde kullanılabilinir.

 

Yıl önemli değil, verdiği ders ise kalıcıdır.

 

Ali Paşa namlı bir Osmanlı veziri, padişahına yaptığı hizmetler uyarınca ödüllendirilmiştir.  Vüzeranın sahip olduğu olanaklar nedeni ile güzel bir köşkte yaşar; cariyeler, uşaklar, aşçılarla mükellef hayat sürermiş.  Ama gün gelmiş bu düzen bozulmuş.  Padişah tarafından bir icraatı beğenilmeyince azledilmiş.

 

Paşa, köşke çekilmiş ve affa mazhar olacağı günü bekler olmuş.  Aylar ayları, yıllar yılları kovalarken, saraydan gelecek müjde bir türlü vasıl olmamış.  Bu arada, tahsisat-ı vüzera kesildiği için, köşkte maddi sıkıntı başlamış.  Kethüda, bazı cariye ve uşakları maaş ödeyemediği için işten ayırırken, satılacak şeyleri de elden çıkarmaya başlamış. Ahırda bile bir merkep dışında canlı kalmamış.

 

Derken, padişahın bir türlü gelmeyen aff-ı alisi üzerine köşk de terk edilmiş.  Ali Paşa’nın yanında sadece bir uşak kalmış.  Uşak, sadakati karşılığı Paşa eski gücüne kavuşunca bol ihsanlara kavuşurum diyerek hizmete devam ediyormuş.

 

Böylece birkaç yıl daha geçmiş.  Uşak, hem Paşa’nın ve hem de kendisinin karnını doyurmak için zorlanır olmuş.  Mahalle esnafına avuçla borçlanmışlar.

 

 Böyle sıkıntılı geçen bir günün akşamı, köşkün kapısı çalınmış.  Kapıyı açan uşak, karşısında Bostancıbaşı’nı görmüş.  Bostancıbaşı ;  “ Sadrazam Hazretleri küffara yapacağı sefer öncesi,  danışmak üzere vüzerayı sadarete davet eder.  Ali Paşa’ya duyurun “, der.

 

Uşak, sevinçle efendisine koşar ve durumu anlatır.  Paşa, hayırlara vesile olsun diye düşünceli şekilde hazırlık emreder.

 

Sabah, eşeğin üstünde samur kürklü ve kavuklu Ali Paşa, önde de yuları çeken uşak yola koyulurlar.  Sadaret makamına gelince, Paşa buyur edilir.  Uyanık uşak, bir yolunu bularak toplantıyı izleyebileceği kafes arkasına geçer.

 

Sadrazam, haziruna gelen vezirlere durumu açıklar ve kendisi seferde iken ne gibi tedbirler alınmalı diye sual eder.  Vezirler, sıra ile ve mağrur tavırlarla fikirlerini söylerler.

 

 Ali Paşa, sırası gelince, süklüm püklüm bir halde konuşur ve fikrini söyler ; “ Zenginin eğlencesi ve fakirin gıdası olan leblebiye narh konulsun, Sadrazam Hazretleri”, der ve oturur.

 

 

 

 

Uşak, efendisinin işe yaramaz fikrini duyunca umudu kırılır.  Artık Ali Paşa’ya bir makam verilmeyeceği ve kendisinin de perişan olacağı duyguları ile köşke gelir.  Eşyasını toplarken, yüksek sesle konuşuyor ve efendisine kızgınlığını dile getiriyorken, Paşa içeri girer.  Uşağın sövgülerini duymuştur ama tepkisizce odasına çıkar.

 

Derken kapı çalınır.  Uşak, son kez diyerek içinden kapıyı açar.  Karşısında Bostancıbaşı, arkasında da bir dizi muhafız ve gümüş eyerli bir küheylan vardır.  Bostancıbaşı konuşur ;                   

“ Sadrazam Hazretleri, sefer sırasında vekâlet etsinler diye Ali Paşamızı Sadaret Kaymakamı tayin buyurdular.  Tiz haber edilsin “.

 

Uşak, telaşlı bir sevinç ve birazda sövgülerinden utanarak paşaya koşar.  Ellerinden öper, af diler ve müjdeyi verir.  Ali Paşa, samur kürkünü ve kavuğunu giyerken, uşak utana sıkıla sorar ; “ Paşa Hazretleri, kızmayın ama ben toplantıyı izledim.  Leblebiye narh koyalım diye çok komik ve anlamsız önerinize karşı, Sadrazam neden sizi seçti ?”  .

 

Ali Paşa, gülümser ve konuşur.  Bakalım ne söyler ; “ Oğul, sen Bab- Ali’yi bilmezsin. O makam orada oturana ve mühür sahibine öyle bir yalancı kudret verir ki, o sedirde oturan kişi kendisini dünyanın en akıllı adamı sanır.  Bu yüzden de, makamına halel gelmesin, yerini kaybetmesin derdine düşer.  Vekâleti, kendince en işe yaramaz birisine bırakayım da, yerimde gözü olmasın diye düşünür.  Bu dünyayı ve sadaret makamının yalancı büyüsünü bildiğim için, kurnazlık ederek o aptalca öneriyi bilerek söyledim.  Orası öyle bir koltuktur ki, ikinci kişiye dar gelir!” , der.

 

Bu kıssadan hissemiz ilgilenenlerin kulağına küpe  ve hayırlara vesile olsun!..   

 

                                                                      Erdal Akalın (02. 07. 2013 /




 
  HABER ARA
 
 
  
  FLAŞ HABER
  EN ÇOK OKUNAN
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
  SOSYAL MEDYA

 




 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE GÜNCEL HABERLER SİYASET HABERLERİ SPOR HABERLERİ GİZLİLİK İLKELERİ

 

fotohaber.net | İnternet Gazetesi | Resmi Web Sitesi | Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
fotohaber.net © Copyright 2005-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA