Evet , önce de aktardım , annnem ve ben , misyoner okulu mezunuyuz . Annem , lise zamanında Robert Kolej’e başvurmuş . Türk orta okulundan geldikleri için , iki yıl , ingilizce hazırlık okumuşlar . Ben , ilkokulu takiben , sınavla Tarsus amerikana girmiştim . O yıllardaki programa göre , orta okulumuz , birinci sınıf ,ingilizce hazırlık olmak üzere , dört yıl idi . Ben , babamın öldüğü yıl , 1970 yazı , orta 3’de , iki dersten ikmalli idim ve sonuç olarak , ikisinden de çakıp , orta okulu beş yılda bitirmiş oldum .
Yetmişli yıllar , Tarsus Amerikan denince , Yalçın Demirtürk , İbrahim Bey , Omarağa ‘dan söz etmemek olanaklı mı ! Kesinlike hayır .Sırasıyla , Yalçın Ağa’dan başlayalım ; Tarsuslu , Çapa öğretmen okulu mezunu , yazım kurallarına / dil bilgisi / aşırı bağlı , bir seksene yakın boyu , fidan gibi , başı , sürekli , unutmadıysam eğer , sola doğru eğimli , bu yüzden olacak ki , kendisine , aramızda ,sessizce , dünyanın kendi eksenine eğikliği olan , 23 derece 27 saniye benzetmesi uygun görülmüştü .
Hasbelkader , hoca , bu 23 derece 27 saniyeyi duysa , “ basardı odunu , gözümüzün yaşına bakmazdı “ da , bu sözlü niyetin , hiç de eyleme geçtiği kaydı yoktur ,kolej tarihinde !
Bir ikinci şık , rahmetli Behçet Necatigil ustanın , “”edebiyatımızda isimler “” sözlüğüne olan , yürekten bağlılığı idi .
“ Sait Faik’in eserlerinden örnekler vererek , edebi şahsiyeti hakkında bilgi veriniz “!
Yahutta :
Hoca , çok kızdığı zaman , bir soru sorar ve elbette sınıf bilemez , yönünü Gözlükule’ye döner , usul usul sınıfa bakarak , “Siz söyleyin , masalar ,sıralar , pencereler “ derdi !
Unutulmaz eseri ki , halen ezberimdedir , “ Türkçemiz’deki sert sessizler : P Ç T K / F S Ş H “ , arzederim .
Gelelim Omarağa’yaaaa…
Hiç tartışmasız , unutulmaz simalardan biridir Hoca .
Topak vücutlu , benim gibi , bir miktar yere yakın vücudu , yemeyi , içmeyi seven , iflâh olmaz fenerli …
Orta 1’de , coğrafya ile alır , lise sona kadar götürür . Bu arada , müfredatta bir hokus pokus yapmışsa bakanlık , lise sonda , Jeoloji de okutur .
Arada bir , yedek oyuncu olarak , orta 1 ve 2’de , YURTTAŞLIK bilgisi derslerine de girerdi . Yurttaşlık , yoksa orta okul boyunca mıydı ! Unuttum . 69/70’de , orta üçte iken , tüm sınıf ,koro olarak ,coğrafya odamıza , kararlı adımlarla yürüyen Omarağa’ya karşı , İBİBİKLER ÖTER ÖTMEZ ORDAYIM şarkısı söylerken , haklı olarak dellenmiş , coğrafya odasının kapısına dayadığımız , Ali Ağa’nın uzun saplı süpürgesini , sınıfa girer girmez , kaptığı gibi , ortaçağ şövalyelerine inat , önde oturan arkadaşlarımıza ,mızraklı bir halde , hafif süvari hücumu düzenlemiş , akabinde ,tüm sınıf olarak , haftasonu , Cumartesi - Pazar günü , bekleme cezası almamızı sağlayan , değerli bir büyüğümüzdür .
Ama en klasik yanı , orta Bir’de ele aldığı sınıfın , ilk yazılılarında , ortalama “ not alan değerli” öğrencilerini , LİSE sona kadar , itinayla koruyup , aynı notları vermedeki , yürekten ısrarıydı .
“” Padişah Genç Osman’ı ,1604 / 1622 , tekme tokat , YEDİKULE zındanlarına , boğmaya götüren yeniçerilere , uzun süre direnen padişah , sonunda , ta….klarına davranan yeniçerilere dayanamayıp , boynuna geçirilen kemend ile boğularak , öldürülür “” .
İbrahim (Akış ) Bey , o gün , konuya böyle girmişti . Müthiş bir sahne yeteneği , anlatacağı konuya uygun , sözlü mizansenlerle , anlatımını renklendiren , benimle pek geçinemeyen , fakat TARİH sevgime de saygı gösteren , buna rağmen , ille de “ 10 “ vermeyen TARİH hocamız .Tarsus’ta , lisede öğretmenliğe başladığını sanıyorum . Girit’ten gelen , göçmen bir ailenin oğlu hoca .
Balıkçılıktan vazgeçmeyen .
Emekliliğinde , yılın büyük bir bölümünü , olasılıkla ,GİRİT aşkından olacak , Bodrum’da geçiren , hocaların hocası …
Elbette 1966 / 1971 yılları arasındaki ,Kolej hocalarım , bu isimlerle sınırlı değildi . Size ,daha önceki sayfalarımda , Amerikalı Nasreddin Hoca / MR . Snyder’dan , bana astronomi zevkini veren , yıllar sonra , evinin garajında intihar eden MR. JAMES CONNOLY’den söz etmiş , matematikçi McNair , Yaşar Eker , Antony Jansen’den söz etmemiştim . O yıllar ,benim için hem deli dolu , hem de üstü kapalı kederlerin , üstüste biriktiği , annemin ,bir dolu birikmiş sorunu , ustaca yumuşatıp , bizlere yansıtmadığı yıllardı . Önce babam , hatalı davranışlarla , çiftçiliği tepe takla gitti . Bir Ağustos sabahı , Adana Hayat hastanesinde , onca çabaya rağmen , kurtulamayarak , göçtü , gitti .
Yığınla birikmiş dertle , başbaşa kaldık .
Öyle kötülükler gördüm , KANINIZ çekilir .
Bir tek , TÜRKÇE öğretmenim YALÇIN DEMİRTÜRK , babamın ölümünün sonbaharında , beni öğretmenler odasına çağırıp , aynen şu cümleyi söyledi : Ortalığa düşüp , yok olmanı istemem , ne zaman gerekirse , evime de gel , sorunlarını bana anlat .
Aynı yılın , orta kısım müdürü , canım öğretmenim WILLIAM AMIDON . Bütün hergeleliklerime göz yumdu ,benimle uzun uzun konuştu , beni sakinleştirdi .
Nasıl unuturum bu insanları , yahut , bu insanlar ,UNUTULUR MU!
İş başa düşmüştü , o güne kadar , yalnızca tarla takımımızın yerini biliyor , ekiminden dikiminden , haniyse habersizdik . Zirai mücadele ilacı , gübre , biderlik ( ekimlik ) tohum yani ÇİĞİT …
Nedir ,nerden alınır ,nasıl alınır !
Babamın geride bıraktığı , zorunlu ortağı , annemi sahipsiz bilip , küstahlaşıyordu . O zaman , “O” amca çıktı ortaya … Yedi kat yabancım ama memleket insanı , gerçek esnaf , sağlıklı düşünen , yardımsever .
Nasıl unuturum , o kaskatı günlerimizde , sevgili FEVZİ BAŞARIR amcanın , bize gösterdiği yakınlığı , desteği , UNUTMAK mümkün mü ( Tevfik Abi / Başarır ) ??
Yepyeni bir dünya açılmıştı önüme , babasız / atasız bir dünya …Bu dünyayı , ancak biz biliriz .NASREDDİN HOCA gibi söylersem , damdan düşen olduğumuz için .
O yüzden , evlilik yaşamımda ,aileme , bilinçaltı , yüksek bir sahiplenme ,koruma içgüdüsüyle , kimileyin , fazlaca “ korumacı mı “ davrandım ne!
Görüşmek üzere…
|