Geçtiğimiz yıllar Mersin’in üç yerine iftar çadırı kurmakla yetinen Mersin Büyük Şehir Belediye Başkanı M. Özcan seçimlere altı ay kala idrak ettiğimiz bu dönemin son ramazan ayında tam 10 iftar çadırı kurdurdu.
Kurdurulan iftar çadırlarından siyasi rant amaçlayan M. Özcan dinen doğru, insani yönüyle ahlaki olmayan bir anlayışını ortaya koyarak, tüm giderleri Mersin Büyük Şehir Belediyesince karşılanan iftar çadırlarının önünü, içini kapısını büyük boy fotoğrafları, “otobüs aldık, su boruları döşedik gibi reklam kokan afişler ve sloganlarla donattı.
Anlaşılan o ki, M. Özcan fakire, fukaraya yedirdiği bir kap yemekle gelecek oya bile tenezzül eder olmuş.,
Yine anlaşılıyor ki, muhtaç insanlara sunulan bir lokma ekmekten bile oy beklentisine giren Başkan M. Özcan tekrar seçilme kaygısı yaşıyor.
M. ÖzcanIn iftar çadırları şovu gazetelere eleştiri konusu olduğu bir anda bu kez ortaya birde AKP’li Huzurkent Belediye Başkanı Mustafa Akgül çıkıverdi.
Bir süredir AKP’nin Akdeniz İlçesi Belediye Başkan adayı diye ismi duyulmaya başlanan Mustafa Akgül’de ramazan’ı fırsat bilip, beldesinden kilometrelerce uzakta kuracağı iftar çadırı ile kendisini tanıtmak istediyse de M. Özcan’ın kıskançlığından kaynaklanan büyük direnişi ile karşılaştı.
Ramazan nimetlerinden yaralanma konusunda bir birinden farklı düşünce içinde olmadığı anlaşılan bu iki Belediye başkanının çadır kavgasını Mersin halkı kınayarak, ibretle izledi.
Yoksulu, ihtiyacı olan, aç ve bir garibanı doyurmak elbette güzel ve rahmani bir düşünde ve hareket, ancak iftar çadırını seçim propaganda çadırına başka bir yakıştırma ile “sirk” çadırına dönüştürülmesi ise günah, ayıp ve yanlış bir harekettir.
Bir başka günah, ayıp ve yanlış ise çadırda orucunu açmak için kulağı ezanda olan insanların arasına yerleştirilmiş dalkavuklara herkesin duyacağı bir sesle övgüler yaptırılması, Hakimiyet Gazetesinin manşetinde vurgulandığı gibi bu olsa, olsa “iftar çadırında oy avcılığından başka bir şey değildir”.
İyiliği, kimliğini açıklamadan yaparak adam gibi adam olduğunu kanıtlayan ve saygıyı hak eden her kese saygılar sunuyor ve mübarek ramazanlarını kutluyorum.
Mâide sûresi, 5/101.
Peygamber Efendimiz, "Cenâb-ı Hak, çıkarı için ve gösteriş olsun diye hayır yapan süm’acıdan, ne gösteriş delisi mürâîden, ne de iyiliğini başa kakan mennândan hiçbir şey kabul etmeyiniz!" buyurmuştur.
Hayır ve hasenâtı gizli yapmak ve sadakayı kimseye göstermeden vermek gösterişten ve "desinler"e iş yapma mülahazasından(işlediği fiil dolayısıyla kusurlu olan) kurtulmak için iyi bir yoldur.
Bizim dünyamızda, gizlice iyilik yapıp, yardım ettiği fakire bile kendini bildirmeden sırra kadem basan insan çoktur.
Seleflerimizden bazısı, sadakasını bir fakirin geçeceği ya da oturacağı yere koyup oradan uzaklaşarak;
kimisi, uyumakta olan bir muhtacın cebine para koyarak;
bir başkası da, sırtındaki yardım çuvalını bir kapının önüne sessizce bırakıp gözlerden kaybolarak yardımda bulunmayı tercih etmişlerdir; riyadan, süm’adan ve “minnet” altında bırakmaktan son derece sakınmışlardır.
Bu hususa dikkat çeken Peygamber efendimiz, ihlas kurallarını sayarken "fazilet furuşluk nevinden gıpta damarını tahrik etmemek" esasını da belirtmiş ve her fırsatta şahsî meziyetleri sayıp dökmek, sözü hemen ferdî başarılara getirmek, başarılanları kendine mal etmek ve hep önde görünmek de mahzurlu alan sınırında dolaşmak demektir.
Bundan dolayıdır ki, bizim kültürümüzde, bir insanın kendi fazilet ve meziyetlerini sayıp dökmesi ayıp kabul edilmiş; ayrıca, iyilikleri gizli yapma anlayışı gelişmiştir. Mesela, sadakalar, başkalarının görmeyeceği ve bilmeyeceği bir şekilde fakirlerin eline ulaşması için götürülüp bazı yerlere bırakılmış; bu düşünceyle her köşeye "sadaka taşları" yerleştirilmiş; muhtaç kimseleri minnet altında bırakmamaya, onları incitmemeye ve hasede sevk etmemeye azamî gayret gösterilmiştir. Sadakayı verenle onu alan arasına vakıflar gibi aracılar konmuş, bu sayede hem fakirlerin mahcup olmaları ve zımnî bir başa kakma tavrına maruz kalarak incinmeleri önlenmiş, hem de zenginlerin riyaya düşmelerine ve böbürlenmelerine meydan verilmemiştir...