E-mail’ime her gün üç beş iftara davet mesajı düşüyor.

Bu güne kadar bu davetlerin hiç birine gitmedim ve gitmeyeceğim.

Oruç tutmama rağmen giderek o iftar sofrasında boynumu sağa eğip, hafifçe de öne düşürerek aç ve susuz kalmaktan çok etkilenmiş gibi rol yapmayı sevmiyorum.

Hele, Ezan sesi ile birlikte “Ezan okundu, Ezan okundu “ diyenlerin neşesine katılıp hocanın “amin “ komutu ile ellerimi semaya açıp önce Arapçası ;

"Allâhumme leke sumtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu ve alâ rızkıke eftartu veli savmi ğadin neveytu fağfir limâ kaddemtu vemâ ahhertu."
         Sonra da Türkçe anlamı olan ;

 "Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla" şeklindeki iftar duasından sonra mırıldanarak fatiha suresini okuyup, huşu’u içinde “Amiiiin” diyerek besmele ile bir hurma veya bir yudum su içerek oruç açıyormuş gibi bir kandırmaca içinde de olmayı sevmiyorum.

Her Ramazan ayında nedense İftar yemeklerini, birileriyle yakınlaşmak, birilerine güçlü görünmek, birilerinin sempatisini kazanmak için verildiğini düşünür ve üzülürüm.

Toplumun yarısından çoğu  açlık sınırı altında yaşam savaşı verirken, çoğunluğunu çocukların oluşturduğu yüzlerce insanımız iftar yemeklerine harcanan para karşılığında şifa bulmayı beklerken, ciddi ve siyasetten arınmış bir çok  hayır kurumu kapı, kapı dolaşarak üç kuruş bağış almaya çalışırken, tuzu kuru ve oruç tutmayan siyasetçi, bürokrat, işadamı, gazeteci ve halkın ileri gelenlerine lüks otel ve restoranlarında halkın parası ile iftar yemeği verilmesini ise doğru bulmuyorum .

Türk örf ve adetlerimizde, dayanışma kültürümüzde toplu yemekler elbette var ve çokta yararlıdır.

Ancak ;

Geçen yıl seçim öncesine isabet eden ramazan ayında Mersin Büyükşehir Belediyesinin kentin on değişik bölgesinde açtığı iftar çadırlarını nasıl birer propaganda çadırına dönüştürdüğünü hatırlayalım.

Başkan Özcan on iftar çadırını fotoğraflı belediye hizmetlerinin tanıtıldığı gülen fotoğraflı afişlerle donatmış, girişlerine de çok büyük boy fotoğraflarını astırmıştı.

Başkan Özcan’ın bu hareketini yandaş ve yağcıları “ helal olsun Başkan Macit Özcan’a “ diye propagandaya dönüştürmüşlerdi.

Şimdi o kişilere soruyorum.

Geçen Yıl seçim öncesi belediye kaynaklarını kullanarak on iftar çadırı açan başkan Özcan bu yıl kendi parası ile bir iftar çadırı neden açamadı ?.

Halbuki, Peygamber efendimiz ;

“Bir kimse, ramazanda bir oruçluya iftar yemeği verirse günahları af olur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir demiş”.

Sordum, o sözün özündeki açılım nedir diye.

Öğrendim.

Şu demekmiş.

İftar yemekleri bir fitre ve zekat olarak, beklentisiz yani, ranta dönüştürmeyi amaçlamadan sunulursa ve bu yemek gerçek hayır için yapılırsa sevap kazandırır.

Yoksa ………………!

Yine yeni bir davet geldi.

Geçtiğimiz süreçte işçileriyle büyük sorunlar yaşayan, her an bir olayın meydana gelmesi olası büyük bir sektörün işletmecisi olan kuruluş Hilton otelinde iftar yemeği verecek.

Davete teşekkürlerimle Allah kabul etsin diyor, yapacağı hayrı ve iyiliği ranta dönüştürmeyi amaçlamayanlara ve saygıyı hak eden her kese saygılar sunuyorum.

Ziya KESKİNIŞIK

gazeteciziya@mynet.com